top of page
normal insanlar mockup.jpg

NORMAL İNSANLAR

21 Mayıs 2021 tarihinde Instagram hesabımdan duyurduğum “beraber kitap yazalım” projesine 1 Haziran – 1 Eylül arasında seksen beş yazardan, dört yüzün üzerinde yazı geldi. Yazıların çoğunu düzenleyerek haftalık bültenlerde yayımladım. En nihayetinde, sık katılım sağlayan 35 yazarla birlikte 35 yazı seçtik.

“Normal İnsanlar” dediğimiz bu metinler, sosyal medya okuyucuları için hazırlanmıştı; yani daha kısa, öz, net, konuya en geç birkaç cümlede giren dürüst metinlerdi. Sıradan insanın anlatamadığı korkularını, endişelerini, fantezilerini, kıskançlıklarını, cinsel sorunlarını, kötücül düşüncelerini ortaya sermeyi ve incelemeyi, böylelikle yalnızca kendimizde olduğuna inandığımız için hissettiğimiz baskıyı ve suçluluk duygusunu bir nebze hafifletmeyi amaçlıyordu.

Amacına ulaştığına inanıyorum; süreç boyunca okuyuculardan, özellikle ebeveyn ihmali / şiddeti / tacizi görmüş okuyuculardan çok sayıda mesaj aldım. Bazı mesajları, izinlerini alarak paylaştım. Birçoğu ise özel yazılmıştı, ortaya dökülmesi travma tetikleyici türdendi, paylaşamazdım, paylaşmadım.

Projeye katılan yazar arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Eleştirilerimi, fikirlerimi, düzeltmelerimi büyük bir olgunlukla karşıladılar. Kendinizi, en kırılgan halinizle ortaya koymak muazzam bir cesaret gerektirir. Bu cesareti gösterdiler.

Müteşekkirim.

Emre ÖZARSLAN
Huzursuz Beyin

HUZURSUZ
YAZMA TAVSİYELERİ

1. Asıl olan konu değil otantikliktir.

Verdiğim konular bazen size pek parlak gelmeyebilir. Kendinizle ilgili ortak bir nokta bulmakta zorlanabilirsiniz. Bu gibi durumlarda soruya daha geniş açıdan bakmayı deneyin.

 

Roy Peter Clark, “Yazma Uğraşı’nda şöyle der:

 

“Anneler Günü ile ilgili bir yazı yazın,” dediklerinde son karar mercii sizsiniz; anneler hakkında mı büyükanneler hakkında mı yazacağınız size kalmış. İsterseniz Tabiat Ana hakkında bile yazabilirsiniz. İyice abartayım diyorsanız , içinde anan geçen küfürleri yazabilirsiniz.”

 

Önemli olan konu değil, kendinizi konuya nasıl dahil edebildiğinizdir.

 

Tema ne olursa olsun, onu hikayeleştirebilirsiniz.

2. Düşünceleriniz önemli.

Yazma konusunda duayen William Zinsser, genç yazarların kendisine sık sık “ben kimim ki kendi düşüncelerimi söyleyeyim?” diye sorduğunu söyler.

 

“Ben de onlara ‘sen kimsin ki kendi düşüncelerini söyleyemeyesin’ diye yanıt veriyorum” der Zinsser,

“Yalnızca bir tane sen varsın. Başka hiç kimse ne aynı şekilde düşünebilir, ne aynı şekilde hissedebilir."
 

İster çocukluk anılarımız, aşk yaşantımız, ister siyasi fikirlerimiz, veya gündeme dair düşüncelerimiz olsun, gerçek duygularımızı ve düşüncelerimizi yalın bir şekilde paylaştığımızda her yazı ilgi çekici hale gelebilir.

 

Çünkü güneşin altında her söz söylenmiş olsa bile, henüz bizim tarafımızdan söylenmemiştir.

3. Basit yazın.

Bir cümleyi, hatta bir paragrafı ne kadar severseniz sevin, çıkartıldığında metinden bir şey eksilmiyorsa yok edilmesi gerekir. “Sevdiklerinizi öldürün” der ustalar. Buna alışıyorsunuz merak etmeyin.

 

Hatta zevk bile almaya başlıyorsunuz.
 

Gereksiz kelimeler, şatafatlı süslemeler, anlamsız terimleri okumaktan hoşlanmayız.

 

Cümleyi olabildiğince basitleştirin. 
 

Zinsser: “Yazınızın içinde karışıklık arayın ve acımasızca bunları budayın. Atabildiğiniz her şey için minnettar olun.” der.

4. İlk taslaklar her zaman berbat olur.

Anne Lamott’un yazarlık kitabının bir bölümünün ismi pek hoştur: “Boktan İlk Taslaklar”

 

Şöyle yazar Lamott:


“Tanıdığım yazarların çoğuna ve bana göre, yazma eylemi öyle mest edici bir şey değildir. Aslına bakarsanız bir şey yazabilmenin tek yolu gerçekten ama gerçekten boktan ilk taslaklar yazmaktır.”
 

Bunu ilk kez okuduğumda nasıl rahatladığımı anlatamam.
 

Önceden, kelimelerin bir çırpıda içimden gelmesi gerektiğine inanırdım. Artık önemli olanın bir ilk taslak çıkarmak ve onu keserek, biçerek bir yazıya dönüştürmek olduğunu biliyorum.

5. Yazmak aslında yeniden yazmaktır.

“Yazmanın bitmiş bir ürün değil, evrimleşen bir süreç olduğunu anlayana kadar iyi yazamazsınız.” der William Zinsser; “Kimse sizden bir seferde, hatta ikinci denemenizde bile işinizi düzgün yapmanızı beklemiyor.”
 

Gerçekten yazarların kaybettikleri veya kazandıkları yer burasıdır. 
 

“Bütün yazı yazanlar gergin ve kolay incinir bir haldeler. İçlerinden bir parçayı kağıda dökme dürtüsüyle yönlendirilirler ve yine de içlerinden doğal olarak gelen şeyi yazmazlar. Kağıdın başına edebi bir eser vermek için otururlar ve yazıda ortaya çıkan o "ben" ilk başta yazı yazmak için kağıdın başına oturmuş kişiden çok daha katıdır. Asıl sorun bu gerginliğin arkasındaki gerçek kişiyi bulmaktır.”


Gerginliğin ardındaki daha yumuşak, esnek, gerçek kişiyi bulmak “yeniden düzenleme yardımıyla olur.

6. Taklit etmekte sorun yok.

Taklit ederek öğreniriz.

 

Kimse kendi tarzıyla doğmaz, etkilendiği diğer yazarların gölgesini bulundurur yanında. Yaza yaza onlardan ayrılır, farklılaşır. Stephen King, üslup taklidinin yazar olarak yola çıkanlar için saygın bir yol olduğunu belirtir, hatta bunu kaçınılmaz görür. Bir zararı da yoktur, çünkü usta bir yazarı zaten tamamen taklit edemezsiniz.


Zinsser ise önemli olanın hangi tarzda yazmak istediğimizi bulmak olduğunu dile getirir. Farklı türde, yüzlerce farklı metot bulunur ve söylemek istediğimizi söyleyebilmemizi sağlayan metot bizim için doğru metottur.

 

Yazmak istediğimiz tarzdaki yazarları dilediğimiz kadar taklit etmemizi önerir, zamanla istesek de istemesek de, kendi tarzımız oluşur zaten.

7. Güzel kelimeler kullanın.

Aynı kelimeleri sık sık kullanmayın. Benzer kelimeleri bulun. Bunun için Türkçe Sözlüğü ve Eşanlamlılar Sözlüğü'ne bakınmayı alışkanlık haline getirebilirsiniz.

Bazen, özellikle de zaman sıkıntısı yaşıyorsam, şöyle yapıyorum: tekrarlamak istemediğim sözcüğü online Türkçe - İngilizce sözlüklerde aratıyorum ve sözlüğün bana sunduğu, ona yakın diğer kelimelere göz atıyorum.

 

Sözcükleri seçerken ve sıralarken kulağa nasıl geldiğine dikkat edin: özellikle özne yüklem uyumsuzlukları gibi uyumsuzlukları hissedebilirsiniz. "Okuyucular gözleriyle okurlar ama aslında okudukları şeyi duyarlar.”

 

Her cümleyi tek tek okuyun ve kulağa nasıl geldiğini hissedin.

8. Okuyucuları sıkmayın.

Eskiler “okuyucu, dikkat süresi yaklaşık otuz saniye olan kişidir,” der. Bu süre sosyal medya kullanımı nedeniyle beş – on saniyeye düştü. Sıradan bir okuyucu yazınızı okurken aynı anda birçok farklı uyarana maruz kalıyor. Dolayısıyla en ufak bir duraklamada dikkatini kaybedebiliyor.

 

Bu duraklamalara sebep olanlar: anlamsız cümle kurgusu, gereksiz sıfat ve zarf kullanımı, başı unutulan uzun cümleler, konudan sapmış ifadeler, üstünlük taslama ve samimiyetsizlik.

 

Okuyucuları sıkmayın.

9. Aktif bir dil kullanın.

Resmi gazete sayıları sıkıcı olur.

 

Arama motorunda rastgele resmi gazete ve psikolojiyle ilgili bir makale örneğine tıkladım ve cümlelerin nasıl bittiklerine baktım:

 

Resmi gazete:  “atanmıştır, bildirilmiştir, belirlenmesidir, gerekli işlemler yapılabilecektir, hükme bağlanmıştır.”

 

Bilimsel makale: “Türkçe kaynak eksikliği bulunmaktadır,” “amaçlanmaktadır,” “geleneği içinde değerlendirilmektedir.”

 

Bu tip metinlerin insanlara sıkıcı gelmesine şaşmamalı.

 

Usta yazarlar sık sık tekrarlar: konuştuğunuz gibi yazın.

 

"Ben" demekten çekinmeyin.

10. Kendinize sürekli sorun.

Yazdıklarınızı okurken cümle cümle "ne demeye çalışıyorum ben" diye sormaya alışın. "Okuyucu yazdıklarımı benim sunmak istediğim gibi anlıyor mu? Yeterince açık mıyım? Kafa karıştırıcı bir ifade yer alıyor mu? Konuyu hiç bilmeyen bir insan bile yazdıklarımı anlayabilir mi?"

Sık sık sorun: ne demeye çalışıyorum ben?

Üstelik bu soruyu sadece yazılarınız için değil, whatsapp mesajlarınız, emailleriniz, sosyal medya yorumlarınız için de düşünün.

bottom of page