top of page
Ara

ree

8 Soruluk bu test, bir eyleme giriştiğinizde kötümser ya da iyimser stratejilerden hangisini daha sık uyguladığınızı ölçüyor. Lütfen yanıtlarken elinizden gelenin en iyisini yapmak istediğiniz bir durumu düşünün.



Belki de "Kötümserliğin de stratejisi mi olur?" diyeceksiniz. Evet. Hatta hayat kurtarabilir.

Sigarayı bırakma sürecinin ortasında canımız bir tane yakmak istediğinde, ciğerlerimize vereceği zararları düşünerek sigaradan tiksinmeye çalışırız.


Yolculuk sırasında yan koltukta oturan bebek yarın yokmuşçasına ağlarken, sinirlenmemek için kendi çocukluğumuzu hatırlamaya çalışır ve şefkat beslemeyi deneriz.


Önemli bir sunum öncesinde tedirginliğimizi azaltmak için derin derin nefes alıp verir, beynimizi sakin olduğumuza inandırmaya uğraşırız.

Bunlar duygularımızı düzenlemek ve fabrika ayarlarına döndürmek için kullandığımız bilinçli stratejilerdir.


Ancak, bilincinde olmadan, otomatik olarak yaptığımız stratejiler de bulunur: kötümserlik ve iyimserlik stratejileri.


Hepimiz farklıyız. Kimimiz hareketli bir hayatı sever, kimimiz sakin; kimimiz bol bol kahkaha atar, kimimiz dudağını en fazla iki santim kaydırır.

Olumsuz olaylara verdiğimiz tepkiler de farklılık taşır. Ayşe’nin rahatlıkla yok sayıp önüne bakacağı olumsuz bir olay, Buse için günler boyunca içine gömüleceği bir bataklığa dönüşebilir. Bazı insanlar, bir olumsuzlukla karşılaştıklarında bunun etkisinden kolay kolay çıkamazlar. Bu nedenle, böyle tehlikelerle, tehditlerle ve düş kırıklıklarıyla daha az karşılaşmak ve karşılaştıklarında etkisini azaltabilmek için farkında olmadan bazı önlem alırlar. Örneğin olası bir hayal kırıklığından debelenmemek için beklentilerini düşük tutarlar, en kötü senaryolara ağırlık ve kötü sonuçlarla karşılaştıklarında ne yapmaları gerektiğini düşünürler.


İşte bu stratejilere savunmacı kötümserlik stratejileri diyoruz.


Savunmacı kötümser olan Buse, uçak yolculuğuna çıkarken şu olumsuz düşüncelere sahip olabilir: “trafik çok sıkışık olacak uçağa yetişemeyeceğim, bavulumu kaybedeceğim, uçakta canım çok sıkılacak, tuvalete gitmek isteyeceğim ama utanacağım vs”. Şimdi bütün bunlar Ayşe'ye olsaydı, o kadar umursamazdı belki ama Buse için cehennem. Dolayısıyla savunmacı kötümser olan Buse, karşılaşacağı olumsuzlukları kafasında oynatarak bir yandan kendini duygusal olarak hazırlarken, diğer yandan önemler alabilir: yola daha erken koyulur, bavulunun önüne isim ve adresini yazar, uçakta okumak için kitaplar alır ve uçağa binmeden önce kesinlikle tuvalete gider.

Ancak bir konuya açıklık getirmem gerekiyor: burada “ruminasyon” yani aynı olumsuz düşüncelerin tekrar tekrar beyninde dönmesini veya felaketleştirme dediğimiz minicik bir kanıttan bütün hayatını yıkacak sonuçlar çıkarmaktan bahsetmiyorum. Bahsettiğim, farklı kötü senaryoların aklımıza gelmesi sadece.


Tam tersinde ise olumlu stratejiler var. Yani harekete geçmek için her şeyin iyi tarafını düşünmek ve acı çekmemek için "daha da kötü olabilirdi" veya "olsun, bu da deneyim oldu" diyebilmek.


Önemli not: Yapılan araştırmalara göre savunmacı kötümserlere "olumlu düşün" veya "olumsuz düşünme" demek, yaptıkları işte daha düşük performans göstermelerine neden olabiliyor.


Kendinize "neden bu kadar kötümserim" diye kızmak veya bu durumdan üzülmek yerine belki de şunu sorabilirsiniz: "kötümserliğim beni nelerden koruyor?"




KÖTÜMSERLİK ve OLUMSUZ DÜŞÜNCE HAKKINDAKİ KİTAPLAR


Kötümserlik ve olumsuz düşünce hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz size önerebileceğim bazı kitaplar var:


Frieda Forham – Jung Psikolojisinin Ana Hatları

Alfred Adler – İnsan Tabiatını Tanıma

Jonathan Haidt – Mutluluk Varsayımı

Winston, Seif – Saplantılı Düşüncelerden Kurtulmak

Tali Sharot – Başkalarının Aklı

Kadir Özdel – Sosyal fobiden hayata yolculuk


Kötümserlik ve olumsuz düşünce üzerine yazdığım bazı yazılar da bulunuyor.


Başlıklarına tıklayıp yazıyı okuyabilirsiniz.



"OCB konusunda uzman bir profesör olan David Clark, kendimize şu 8 soruyu sorarak aşırı düşünen birisi olup olmayacağımızı anlayabileceğimizi söylüyor:


a. Herhangi bir anda ne düşündüğünün kolayca farkına varabiliyor musun?

b. Neden bazı düşüncelere kapıldığını sık sık sorguluyor musun?

c. Düşüncelerinin altında sık sık derin veya kişisel anlamlar arıyor musun?

d. Özellikle üzgün hissettiğinde, ne düşündüğüne odaklanmaya çalışıyor musun?

e. Düşüncelerin üzerinde katı bir kontrole sahip olmanın önemli olduğunu düşünüyor musun?

f. İstenmeyen, spontane gelişmiş düşüncelere karşı hoşgörün düşük mü?

g. Sık sık kendini düşüncelerinle mücadele ederken buluyor musun?

h. Nasıl düşündüğünü anlamak senin için güçlü bir ihtiyaç mı?"



"Endişe veya korku duyan bir insanı hayal ettiğimizde genellikle ortamda onu endişeye sürükleyen bir nesne (örneğin yılan, böcek), bir olay (sunum, iş görüşmesi) ya da bir konu (iklim değişikliği, bulaşıcı hastalıklar) olduğunu da varsayarız. Birçoğumuz için endişe, ortamda bulunan dış kaynaklı bir duruma verdiğimiz içsel bir tepkidir.

Ancak birçok kişi için bu doğru değil. Anksiyete bozukluklarına sahip birçok kişi nesnelerden, olaylardan ve konulardan ziyade anksiyetenin kendi bedeninde yaratacağı değişimlerden korkuyor."



"Hataları düşünmek bizi amacımıza pek ulaştırmaz. Aksine, hissettiğimiz acıya daha çok acı katar. Gereksiz yere kendimizi suçlamak, zaten sarsılmış benlik algımızı ezer geçer. Reddedilmek zaten içimizde büyük yara açmıştır. Yaramıza tuz basmaya , yere kapaklanmışken kendi kendimize bir tekme daha atmaya gerek yok. "



"Çekingenlik, kırılgan, son derece kırılgan bir hayat biçimidir ve kolaylıkla kırılır: Sadece hareketler değil, edilmemiş bir tebessüm, verilmemiş bir selam ve özellikle de sözcükler, ruhsuz ve çorak sözcükler de çekingenliği yaralar ve hırpalar. Yara ve zarar almış çekingenlikten geriye ne kalır?"

Zaman zaman hiç onarılmayan ve yarası kapanmayan yıldız kalıntıları, kanayan kıymıklar kalır.


Kötümserlik ve olumsuz düşünceler hakkında yazdığım daha fazla yazı için kitabımı ücretsiz indirebilirsiniz.



ree


Huzurlu günler dilerim,

Huzursuz Beyin.

Güncelleme tarihi: 26 Nis 2021


ree

20 soruluk bu test ne kadar umutsuz olduğunuzu ölçüyor.



Sartre, umutsuzluğu bir insanın kendisine karşı hazırlayabileceği suikastlerin en korkuncu olarak görür ve umutsuzluğun manevi bir intihar olduğunu düşünürdü.


Herman Hesse ise umutsuzluğun erdemle, adaletle, mantıkla yaşamaya ve yaşamın zorunluluklarını yerine getirmeye yönelik her ciddi girişimin bir sonucu olarak görürdü.




UMUTSUZLUK HAKKINDAKİ KİTAPLAR


Umutsuzluk hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz size önerebileceğim bazı kitaplar var:


Johann Hari – Kaybolan Bağlar

Eugenio Borgna – Bekleyiş ve Umut

Irvin Yalom – Depresyon Terapisi

Tal Ben-Shahar – Daha Mutlu Yaşamak

Engin Geçtan – İnsan Olmak

Abraham Maslow – İnsan Olmanın Psikolojisi

Alain de Botton – Felsefenin Tesellisi

Viktor Frankl – İnsanın Anlam Arayışı



Umutsuzluk üzerine yazdığım bazı yazılar da bulunuyor. Başlıklarına tıklayıp yazıyı okuyabilirsiniz.



Nefes alıyorsun ama yaşamıyorsun. Bir şeyler yapmaya niyetleniyorsun ama hiçbir şey çekici gelmiyor sana. Neye başlasan bir angarya hissi eşlik ediyor, hemen yoruluyorsun.


“Hoşlandığın şeyleri yap” gibi tavsiyeler de fayda etmiyor, her şey yelkovanı izlemek kadar

sıkıcı. Önceden, birkaç tane de olsa sana heyecan veren şeyler vardı; bunlara yönelik ilgini gitgide kaybederken elinden bir şey gelmemesi zihinsel bir işkenceye dönüşüyor.


Hayata yeniden tutunmak, elinle dumanı yakalamaya çalışmak gibi. Yaşamadığın halde ölümü bekliyorsun.


Bunun adı, anhedoni.




Özellikle sosyal medya sayesinde farklılıklarla çok daha sık ve erken yaşta karşılaşan gençler, birçok konuda "biz ya da onlar" propagandasına maruz kalıyorlar. Kendilerini sürekli olarak ifade etmek ve taraf seçmek zorunda hisseden gençler, seçtikleri tarafı “doğru” “ahlaklı,” karşı tarafı ise “şeytan" “kötü” olarak yorumlarken, çoğu zaman kendileri de bir arkadaşlarının "kötüsü" sınırlarına giriyorlar.


Birçok cephede mücadele ettikleri bu "iyiliğe karşı kötülük savaşı" gençleri sürekli bir kaygıya sürüklüyor.




Yaşamak için eşekler gibi her gün saatlerce didinmekten ve patronlardan duyduğumuz haksız azarları sineye çekmekten duyduğumuz doğal rahatsızlığı bile kendimize yönelik bir başarısızlık olarak görüyoruz.


Oysa Alain de Botton'un dediği gibi, tatil günlerimizin sonunda kapıldığımız üzüntüyü hafifletmek için belki de şunu hatırlamalıyız: çalışmanın bize mutluluk getirmesi gerektiği düşüncesinden vazgeçersek iş hayatımız daha katlanılabilir hale gelir.



Ancak hayatımızdaki anlam eksikliği nedeniyle sıkıntı yaşıyorsak, onunla mücadeleye girişmek nafile olacaktır. Bunun yerine sıkıntının “anlama dair” uyarılarını dikkate almalı ve şapkayı önümüze koymalıyız: kendimize göre daha değerli bir hayat yaşamak için ne yapmalıyız?

Samuel Johnson'ın dediği gibi,


" Küçük şeyleri inceleyerek, olabildiğince az sefalete ve daha çok mutluluğa sahip olma sanatına ulaşabiliriz."


Umutsuzluk hakkında yazdığım daha fazla yazı için kitabımı ücretsiz indirebilirsiniz.



ree


Huzurlu günler dilerim,

Huzursuz Beyin.

Güncelleme tarihi: 26 Nis 2021


ree


19 soruluk bu test okuma motivasyonunuzun ardındaki nedenlere odaklanıyor ve dört farklı kategoride değerlendiriyor: benlik, yeterlilik, tanınma ve diğer işlerde kullanma.



"Okumadan yapamıyoruz. Okumak, neredeyse nefes almak kadar temel bir işlevimiz."

- Alberto Manguel, Okumanın Tarihi


Benlik için:


Bazı okuyucular için kitap okumak artık benliklerinin önemli bir parçasına dönüşür. Onlar için "okuyucu olmak" varlıklarının esanslarından biridir ve onlar için okunan her yeni şey, daha önce okuduklarının üstüne yenisini inşa edip varlıklarını genişletirler.


Yeterlilik hissi için:


Bazı okuyucular için en zor kitapları, makaleleri okumak ve derinlemesine anlamak kendisine saygı duymasını sağlar. Bu tarz okuyucular için bir eser ne kadar zor ve karmaşıksa, onu anlayabilmek de elit bir okuyucu olduğunun göstergesidir.


Tanınmak için:


Bazı okuyucular için okuma performansının diğerleri tarafından bilinmesi ve iyi bir okuyucu olarak kabul görmesi önemlidir. Kendisine danışılacağını düşünmesi, kitap okumak için önemli bir faktördür.


Diğer alanlarda başarılı olmak için:


Bazı okuyucular gerek eğitim, gerekse iş hayatında başarılı olmak için okurlar. Okumak, onlar için kariyerlerinde başarıya ulaşmak için gerekli bilgilerin depolanmasıdır.





OKUMAK VE KİTAPLAR HAKKINDAKİ KİTAPLAR


Okumak hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz size önerebileceğim bazı kitaplar var:


Alberto Manguel - Okumanın Tarihi

Alberto Manguel - Okuma Günlüğü

Alberto Manguel- Geceyarısı kütüphane

Umberto Eco, J. C. Carriere - Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın

Enis Batur - Kara Mizah Antalojisi

Julian Barnes - Flaubert'in Papağanı

Ray Bradbury - Fahrenheit 451

Michael Ende - Bitmeyecek Öykü



Okumak üzerine yazdığım bazı yazılar da bulunuyor. Başlıklarına tıklayıp yazıyı okuyabilirsiniz.



"Daha empatik olmamızı sağlayan eserlerin, içeriğinde karakter gelişiminin, yani karakterlerin duygularının, düşüncelerinin, ikilemlerinin, farklı bakış açılarının yoğun bir şekilde işlendiği edebi kurgu eserler olduğu biliniyor; Savaş ve Barış, Silahlara Veda, Anna Karenina, Aşk ve Gurur, Karamazov Kardeşler, Bülbül'ü Öldürmek gibi.

Yani, aşk, macera, korku, dedektiflik gibi belirli bir türün klişeleriyle yazılmış, derinlikten ziyade, nefes kesici olayların art arda sıralandığı eserlerin empati gelişiminde bir katkısı olduğuna dair hiçbir gösterge bulunmuyor."



"Bu tüketim edebiyatıdır. Günümüzde bu tür tüketilmeye hazır, konserve edebiyata maruz kalıyoruz. Her köşede karşımıza çıkıyorlar. Kitaplarla dolu eczaneler, köşelerdeki büfeler beni bunaltıyor. Çünkü değişmemizi sağlayan edebiyat değil bunlar.


Sadece varlığın tam anlamıyla parçası olan kültüre inancım var, kişinin damarlarında dolaşan, ona soluk veren, kan veren, sinirlerini oluşturan kültüre."



"Sonuç olarak masallar canlıdır ve her canlı gibi çevreye göre evrilir. Dün, elektriğin olmadığı ürkütücü gecelerde çocukları tehlikelerden sakınmak için anlatılan şiddet dolu masallar bugünkü çocukların beyinleri ve gelecekleri için çok zararlı olabilir.


Benzer şekilde bugün "çeşitliliği" öven masalların, birkaç yüzyıl önce ebeveynleri cinsel ilişkiye girerken aynı yatakta uyumak zorunda kalan, beş yaşına gelmeden çoktan birçok ölümle karşılaşmış, okuma yazma bilmeden ve eğitim görmeden ölmeye yazgılı küçük yetişkinlere pek bir şey ifade etmeyeceği gibi."



Daha önce okuduğum Duane Schultz'un Modern Psikoterapi Tarihi zaten psikoterapinin zamanın ruhuna göre nasıl sürekli olarak değiştini ortaya koyuyordu. Bu nedenle listenin farklılığı beni pek şaşırtmadı.


Okuyucular Freud, Jung, Adler, Fromm, Horney gibi devleri görmediği için şaşırabilir ancak belli ki psikoterapistler daha çok kendi günlerinde yaşayan terapistleri seçmişlerdi. Seçilen psikoterapistler ise zaten bu devlerin takipçileriydiler.


Okumak hakkında yazdığım daha fazla yazı için kitabımı ücretsiz indirebilirsiniz.



ree


Eğer kitaplar ve okumak hakkında beğendiğiniz eserler varsa, bana Instagram hesabım üzerinden veya email yoluyla (huzursuzb@gmail.com) yazarsanız sevinirim.


Huzurlu günler dilerim,

Huzursuz Beyin.

30.000 üyeli haftalık Huzursuz Bülten'e ücretsiz abone olabilirsin:

Teşekkürler.

HUZURSUZ BEYİN

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
bottom of page