top of page

Haftalık Psikoloji Bülteni'ne üye ol

Teşekkürler.

HUZURSUZ EMOŞ.jpg

Huzursuz Psikoloji Bülteni #15


On beşinci sayıdan merhaba! Bu hafta "Normal İnsanlar" bölümünde hayatımızı etkileyen bir tavsiye üzerine konuştuk. Yazar arkadaşlarım yine birbirinden ilginç yazılar kaleme aldılar. Ben de "İlkel Açıklamalar" başlıklı yazımla bu sürece katıldım. Teknik aksaklıklar ve bazı değişiklikler nedeniyle bu hafta biraz geç kaldım. Umarım farklılıkları beğenirsiniz. Sevgiler, huzurlu haftalar, Huzursuz Beyin Emre ÖZARSLAN


 

NORMAL İNSANLAR: Normal İnsanlar: Aldığınız tavsiye ve hayatınıza etkisi



Bu haftanın normal insanlar konusu "aldığınız bir tavsiye ve hayatınıza etkisi" idi. "Kitap Yazalım" projesi kapsamında yirmi altı yazar arkadaşım konu hakkında yazı yazdı. Katılan bütün yazar arkadaşlarıma saygılarımı sunuyor, emeklerine sağlık diyorum.



 

İLKEL AÇIKLAMALAR -huzursuz beyin- İlkel kabilelerin olayları açıklama şeklini komik bulurum; yok, tanrıyı kızdırdın şimşek çaktı, yok, hanım doğum yaparken yanından tavşan geçti bu çocuk hızlı koşacak, yok, şu öküzü yedikten sonra resmini yapalım ki diğer tarafta olayı çok büyütmesin. Oysa kendi ilkel açıklamalarımdan çok da uzakta yaşamıyorum. Yirmili yaşlara geldiğimde bana düşüncenin kaynağını sorsaydınız size bilinçten, bilinçaltından, bastırılmış isteklerden, arzulardan, korkulardan bahsederdim. Yani balkonda otururken birden bire peydahlanan “atlasam ne olur?” sorusu, içimdeki gizli bir ölme isteğimi barındırıyordu. Sıradan penetrasyon dışında her şeyin yer aldığı cinsel düşüncelerim ise elbette çirkin varlığımın bir işaretiydi. Benim düşüncelerim, benim karakterim. İntihar, katliam isteği, uygunsuz cinsel düşünceler: bu insan sevilebilir mi? Daha sonra, online bir psikoloji dersinde profesör, kameraya bakarak “her düşüncenizi sahiplenmeyin öyle” dediğinde afallamıştım. Beynin her bölümünün işlevini, istemsiz düşüncelerin nasıl peydahlandığını, amigdalaya hafif baskının bile nasıl düşünceler doğurabileceğini, hormonların düşünceler üzerine etkisini uzun uzun anlatmıştı. Dersler bittiğinde artık hem düşünceleri hem de dünyayı farklı bir şekilde açıklıyordum. Düşünceleri nadiren çağırdığımızı, onların, sıklıkla maruz kaldığımız senaryolar olduğunu öğrenmek hayatımı değiştirdi. Üstelik bu bilgiyi ve tavsiyeyi rehberlik - danışmanlık verdiğim insanlarla paylaştığımda da benzer etkiyle karşılaştım. Sanki evrenin sırrını veriyordum: “Nasıl yani,” dedi M; “masanın üstünde bıçak görünce annemi bıçaklamaktan korkmam ona yönelik öfkemden kaynaklanmıyor mu?” “Demek, metro yaklaşırken önüne atlasam ne olur diye hayaller kurmam ölme isteğimi göstermiyor,” dedi Z. En çok T için sevindim; yakın arkadaşının sevgilisi sürekli rüyalarına geliyordu. Oysa onu arzulamıyordu bile. Arkadaşının yüzüne bakamaz olmuştu. Eagleman’ın Incognito’sunu ve Winston – Seif’in “Saplantılı Düşünceleri”ni önermiştim. Okuduktan sonra yüzü parlamıştı: “Sana anlatması bile zordu. Her an nasıl berbat insan olduğumu düşünerek yaşıyordum.” Artık düşünceleri elinde asası Gandalf gibi bekliyorum. Bazılarına bağırıyorum: “Buradan geçemezsin!” Bazısı duruyor. Bazısıyla günlerce dövüşüyoruz sonsuz çukurda. Bazen galip geliyorum, bazen yeniliyorum. Ama ne kadar uygunsuz, utanç verici olursa olsun, zihnimde doğan hiçbir düşünceden dolayı kendimi suçlamıyorum. Yediği öküz diğer tarafta ona saldırmasın diye korkudan duvara resmini yapan Mozambikli atalarımdan çok uzakta değilim ama iyi ki internetim var.

 

FIRINDAN YENİ ÇIKMIŞ PSİKOLOJİ MAKALELERİ


1. Stresin saçı grileştirdiği doğrulandı ama tersi de olabiliyor. Stresin grileşmeyi hızlandırdığını sezgisel olarak bilsek de, yeni bir bilgi araştırmacıları şaşırttı: stres faktörü ortadan kalktığında grileşen saç rengi eski haline dönebiliyor. Araştırmanın başyazarı Picard, “Verilerimiz yaşlanmanın doğrusal ve sabit biyolojik süreçler olmadığını, en azından bir süreliğine yavaşlatılabilir, hatta geri çevrilebilir olduğunu gösteriyor. Makalenin bulunduğu dergi: eLife, Haziran, 2012

 

2. Avrupa’da her yüz kişiden altısı depresyonda Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa’daki depresyon oranının yüzde dört olduğunu açıklamıştı. Ancak 250 bin kişiyle yapılan yeni bir araştırma bu oranın yüzde altı olduğunu gösteriyor. Bu oran kadınlarda yüzde sekizken, erkeklerde yüzde dörde düşüyor. Ülkeler arasında da bariz farklılıklar var: İzlanda’da oran %10, Almanya’da %9, Çekya ve Slovakya’da %2.6’lara geriliyor. Makalenin bulunduğu dergi: The Lancet, Mayıs, 2021

 

3. Stresleri için pandemiyi suçlamak çiftleri daha mutlu kılıyor. İlişkilerde yaşanan ortak stres genellikle çiftleri birbirlerini suçlamaya iter. Ancak araştırmaya göre pandemi gibi doğal felaketler yaşandığında, stres faktörü o kadar görülebilirdir ki partnerler birbirlerini değil, o faktörü suçlamaya başlarlar. Bu da, hem bir düşmana karşı birlik olunduğu, hem de birbirlerine baskı yapmadıkları için ilişkiyi güçlendiriyor. Makalenin bulunduğu dergi: Social Psychological and Personality Science,

Haziran, 2021

 

4. Hizmet sırasında gülümsemek bahşişi de artırıyor, tacizi de. Hizmet sektörü çalışanları genellikle gülümsemeleri istenir. Araştırmaya göre bahşiş beklenilen işlerde gülümsemeler, cinsel tacizi de artırıyor. Üstelik çalışanın bahşişe olan gereksinimi arttıkça, cinsel taciz olasılığı da artıyor; bu cinsel tacizin cinsellikten çok güç ilişkisiyle ilgili olduğunu bir kez daha gösteriyor. Makalenin bulunduğu dergi: Applied Psychology, Haziran, 2021

 

5. Yaratıcılığı artırmak için seçenekli ödüller Araştırmayı yapan Jing Zhou, “Araştırmamıza göre çoğu iş kurumu ödüllendirmeyi hatalı yapıyor. Motivasyon için tek bir ödül vermek yerine, yaratıcı çalışanı kendi seçebileceği birden çok ödül türü sunmaktır. “Araştırmaya göre bu ödüller finansal olabileceği gibi, izin gününü seçmek, kendi belirlediği bir kuruma şirket adına bağış yapılması olabiliyor. Makalenin bulunduğu dergi: Rice Business, Haziran, 2021


 

HAFTANIN VİDEOSU: "Dünya'nın Bütün İçe Dönükleri, Birleşin!"



Evrim Ağacı'ndan, İçe dönüklüğün biyolojisi hakkında mükemmel bir video. Sadece içe dönüklerin değil, herkesin izlemesini tavsiye ederim.


 

HAFTANIN KİTABI: "Jon Ronson - Psikopat Testi"




Bu tuhaf kitapta araştırmacı Jon Ronson, psikopatları ve onları inceleyen doktorları, bilim insanları ve sektörlere bakıyor. Psikopatlar konusunda geçmişte nasıl hatalar yapıldı, onlara nasıl ceza vermeliyiz, ilaçla çözüm mevcut mu, peki ya psikopat olup üst düzey CEO olanlar? İş dünyasındaki yöneticiler arasındaki psikopatlık oranının hapishanelerden daha yüksek olmasını nasıl açıklayabiliriz? Hepsi ve fazlası bu kitapta. Kitaptan seçtiğim bazı alıntılar: • Psikopatinin özünde, ahlaki kısıtlamalardan azade olmak yatar.


• Bazı psikologların dünyanın psikopatlar sayesinde dönmeye devam ettiğini söylediği geldi aklıma. Bunu söylerken ciddiydiler: Toplumun, deliliğin bu özel türünün bir dışavurumu olduğunu iddia ediyorlardı.


• Bir deney daha yaptı. İrkilme refleksini ölçen bu testte Bob, psikopatlar ile psikopat olmayanlardan, paramparça olmuş yüzleri gösteren olay mahalli fotoğrafları gibi ürkütücü görsellere bakmalarını istedi ve hiç beklemedikleri bir anda, kulaklarına çok yüksek bir ses verdi. Psikopat olmayanlar şaşkınlıkla sıçradı. Psikopatlarsa nispeten sakindi.


• Hapisteki psikopatların yarattığı yıkımı nicelik açısından değerlendirebiliyoruz, dedi. “Hapishane nüfusunun yüzde yirmi beşini oluşturmalarına rağmen içerde işlenen şiddet suçlarının yüzde altmışı ila yetmişinden sorumlular. Sayıca azlar; ama onlarla uğraşmak istemezsiniz.


• “Ya bir psikopatın karısı okursa bunu?” diye sordum. “Ne yapmalı? Kocasını terk mi etmeli?” Martha “Evet,” dedi. “Terk etmeli diyesim geliyor. Kimsenin duygularını incitecekleri yok, zira ortada incinecek duygusu olan biri yok.” Duraksadı. “Sosyopatlar gücü sever. Kazanmaya bayılırlar. Eğer insan beyninden sevgiye dayalı nezaketi çıkarırsan, geriye kazanma arzusu dışında pek bir şey kalmaz.”


• “Ama borsa psikopatları seri katil psikopatlar kadar fena değildir herhalde,” dedim. Bob omuz silkerek, “Seri katiller aileleri yok eder,” dedi. “Kurumsal, siyasi ve dini psikopatlar ekonomileri yıkar. Toplumları yerle bir eder.”


• “Çalışmada, iki yüz üç kurumsal profesyonel bir liste çerçevesinde değerlendirilmişti. Sonuçlara göre, bu kişilerin çoğunluğu psikopat olmasa da, yüzde 3,9’luk bir kısmın puanı otuzun üzerindeydi. Bir hapishane topluluğu için bile epey yüksek bir orandı bu; genel nüfusta görülen oranın en az dört beş katını işaret ediyordu.


 

BEĞENDİĞİM İÇERİKLER:


Bu hafta beğendiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim içerikler:


 

Veyis Ateş'in, Comfartably Numb solosuna tepkisi. Yirmi milyon kere izlediğim için sizlerle de paylaşmak istedim. İçerik yaratıcısı: @marmeladov Platform: Twitter İçeriğe Git



 

İğne Kutusu'nun babası ile olan ilişkisi hakkında attığı tweet zinciri. İçerik yaratıcısı: @morkoltuk2021 Platform: Twitter İçeriğe Git



 

Erkekleri sıkça etkileyen toplumsal baskı örnekleri İçerik yaratıcısı: @turkishdictionary Platform: Instagram





 

"Bazen kendini açık kalmış bir masal kitabı gibi hissedersin." İçerik yaratıcısı: @hisliseyler Platform: Instagram



 


Ünlü yazarların sevdikleri ve nefret ettikleri noktalama işaretleri yazısı İçerik yaratıcısı: oggito.com Platform: Web sitesi İçeriğe Git



 


Cem Güventürk'ten kafasızlık öyküsü İçerik yaratıcısı: @cemguventurk Platform: Instagram İçeriğe Git

 

Masum görünen ama karşımızdakinin sınırlarını ihlal eden gündelik cümleler listesi İçerik yaratıcısı: @psikolog.ipekkerestecioglu Platform: Instagram İçeriğe Git



 


"Hala zaman zaman üzerime yağmur yağar ama onunla daha iyi dans etmeyi öğreniyorum." İçerik yaratıcısı: @ipek.konak Platform: Instagram İçeriğe Git


 


Şişli Kaymakamlığı'nın Onur Haftası kapsamında yapılması muhtemel etkinlikleri otuz gün süreyle yasaklaması üzerine... İçerik yaratıcısı: @aslialpar Platform: Instagram İçeriğe Git

 

"Ben asla hayal edemeyeceğim kadar tuhaf bir canlıyım ve bu canlı olma işinin ne anlama geldiğini bilmiyorum." İçerik yaratıcısı: @erenbous Platform: Instagram İçeriğe Git



 

Bu haftalık da bu kadar. Gelecek hafta görüşmek üzere. Huzurlu kalın! Huzursuz Beyin.

bottom of page