top of page
Search


Ana fikir: Küçüklüğümüzde bizi koruyan anne, büyüdüğümüzde iç sesimize dönüşür. Ancak bu iç ses, olgunlaşmamızı engelleyebilir. Bir noktada bu sesi susturup, kendi iç sesimize ulaşmamız gerekir.





Clarissa Estes, Kurtlarla Koşan Kadınlar’da bazı rüya sembollerinin, olgunlaşması durdurulmuş benliğin çığlıkları olabileceğini söyler; ardı kesilmeyen kovalamacalar, çıkmaz sokaklar, çalışmayan arabalar, kusurlu gebelikler ve hayatın ilerlemediğini gösteren diğer simgeler.


Estes’e göre olgunlaşmamızın önündeki en büyük engel, kendi iç sesimizi oluşturamamış olmamızdır.


İçimizde konuşan hala annemizdir.


Doğduğumuzda aşırı korunmaya gereksinim duyarız. Annemizin sıcaklığı, şefkati, yedirip içirmesi, bizim yerimize kararlar vermesi hayatımızı kurtarır.


Benliğimiz oluşmaya, becerilerimiz artmaya başladıkça korunma kalkanı azalır. Yanımızda annemiz yokken çeşitli maceralara atılabiliriz.


Yine de annemiz bizi korumaya devam eder, çünkü onun sözleri, düşünceleri, uyarıları bizim iç sesimize dönüşmüştür.


Kendimizi, çevremizi ve dünyayı bu iç sese göre yargılarız.


Clarissa Estes, olgunlaşma yolunda ilk görevimizin annemizin bu aşırı korumacı sesini öldürmek olduğunu söyler.


Yaşamın bir noktasında kendi sesimizle yalnız kalmalı, sürekli korunmayacağımızı anlamalı ve kendi kendimiz için uyanık kalmayı öğrenmeliyiz.


Ancak içimizdeki aşırı koruyucu anne sesini yok edebilirsek, benliğimizin doğmasına izin verebiliriz.


Aşırı koruyucu annenin ölmesi demek, bize iyi gelmeyen, hayatımızı zorlaştıran, kendimiz olmamızı engelleyen değer ve tutumların ölmesine izin vermek demektir.


Çocukken duyduğumuz “böyle konuşmamalısın, benim çocuğum böyle yapmaz, yakışıyor mu sana, dışarısı tehlikeli” gibi uyarılar, büyüdüğümüzde kendimizi gerçekleştirmekten alıkoyabilir bizi.


Estes’e göre en sinsi anne iç sesi şudur: “riske giriyormuş gibi yap ama gizliden gizliye burada benimle kalmaya devam et!”


Yani, asla büyüme. Hep benim kırılgan yavrum olarak kal.


Zaman geçse, yaşımız ilerlese de olgunlaşma sürecimiz bir noktada takılı kalmış olabilir.


Estes’in deyimiyle, arabamız çalışmıyor, girdiğimiz sokaklar bir yere varmıyor, kimden kaçtığımız belli olmayan kovalamacaların sonu gelmiyor olabilir.


Yaşımız kaç olursa olsun; ister yirmi, ister kırk, ister altmış; içimizdeki evhamlı, aşırı korumacı, kendi doğrusunun ahlakçısı annenin sesini kısmalı ve olgunlaşma sürecimize kaldığımız yerden devam etmeliyiz.


Sadece kendi iç sesimizle.





Kapanma sürecinde her akşam saat sekizde paylaştığım içerikleri hazırlarken bazı kitaplara danışıyorum. Bunları sürekli yararlandığım ana kaynaklar ve ara ara yararlandığım yardımcı kaynaklar olarak ayırdım.


Ana kaynaklar:


1. William Zinsser - İyi Yazmak Üzerine:


Editörlerin başucu kitabı. Düzyazı konusunda White ve Strunk’un The Elements of Style’ından bu yana yazılmış en etkili eser olabilir. Zarfların kullanımından, kelime seçimine, mekan veya sanat gibi konularda yazmaktan üslup farklılıklarına kadar her detayı barındırıyor.


2. Stephen King - Yazma Sanatı


Stephen King, kitabın ilk bölümünde yazarlığının ilk yıllarını, yaşadığı zorlukları, ikinci bölümünde ise yazarlığın incelikleri hakkında faydalı bilgiler ve ipuçları veriyor.


3. Ann Handley – Everybody Writes:


Dijital pazarlama uzmanı Ann Handley, sosyal medyada yazmanın bütün ayrıntılarını anlatıyor. Alanında en iyisi.


4. Anne Lammott – Bir Kuştan Öbürüne


Kurgu metinlerin yazımı konusunda hem bilgilendiren hem de eğlendiren, ilginç bir eser. İyi bir başlangıç kitabı olabilir.



5. Roy Peter Clark – Yazma Uğraşı


Donald Murray’ın öğrencisi Ray Peter Clark, her yazarın karşılaştığı 21 sorun için 210 pratik çözüm önerisi sunuyor. Kütüphanede bulunması şart olanlardan.


6. John Truby – Senaryo Anatomisi


Senaryo yazımı için rehber niteliğindeki bu kitap, öykü yapısı, sembol dokusu, karakter yaratımı, olay örgüsü gibi başlıklara odaklanıyor. Sadece yazma becerinizi değil, film ve dizi izleme deneyiminizi de geliştiriyor; karakterlere, sahnelere, ahlaki ikilemlere, ayrıntılara bir başka gözle bakıyorsunuz.



Türkçe Yardımcı Kaynaklar


Bu kitapları ara ara gözden geçirmek ilham veriyor. Özellikle yazarların tavsiyeleri ve çektikleri çileler hayat kurtarabiliyor.


7. Jules Renard – Yazmak Üzerine Notlar

8. Joseph Sugarman – Reklam Yazarını

9. Ray Bradbury – Yazma Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık

10. The Paris Review - Yazarın Odası 1-2

11. Dannell Jones – Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri

12. Ursula Le Guin – Dümeni Yaratıcılığa Kırmak

13. Teach Yourself – Yaratıcı Yazarlık

14. Haruki Murakami – Mesleğim Yazarlık

15. Ernest Hemingway – Yazmak Üzerine


İngilizce Yardımcı Kaynaklar


İngilizce kaynaklara erişim sıkıntısı çeken arkadaşlar bana özel mesaj gönderebilirler.


16. William Strunk, E.B. White – The Elements of Style

17. Abby Covert – How to make Sense of Any Mess

18. Donald Murray – The Essential

19. Kenneth Roman, Joel Raphaelson – Writing That Works

20. Mason Currey – Daily Rituals

21. Roy Peter Clark – Murder Your Darlings

22. Patrick Barry – Good With Words

23. Scott Barry Kaufman – The Psychology of Creative Writing

24. Steven Pinker – The Sense of Style






Ana fikir: Herkes iyi yazabilir. Yazmak, kas geliştirmeye benzer, kasları ne kadar sık çalıştırırsanız, o kadar iyi yazabilirsiniz.





Dünyaca ünlü yazarlara iyi yazabilmelerinin sırrı sorulduğunda ortak bir yanıtta buluşurlar: çok yazmak ve çok okumak.


Buna rağmen yazarlığı, doğuştan yazma yeteneğiyle kutsanmış, seçkin bir azınlığın yapabileceğine inanırız.


Çünkü bu “çabalamamıza gerek yok” anlamına gelir.


Yazmayı deneyip kötü sonuç aldığımızda “bende yokmuş” der ve bırakırız.


Benzer acıları en usta yazarların da çektiğini, bir sayfalık metin için bazen günler harcadıklarını bilmek istemeyiz.


Ann Handley, yazmayı kas geliştirmeye benzetir. Bu kasların her gün çalıştırılması gerekir.


“Haftada bir değil,” der Handley, “Her gün. Çünkü alışkanlıklarımız, gündelik hayatlarımızın mimarlarıdır ve haftada bir yaptığınız şey alışkanlık değil zorunluluk olur.”


Bize zorunlu gelen şeyden ilk fırsatta vazgeçeriz.


Bu nedenle, berbat, anlamsız, sıkıcı olduğuna bakmadan, her gün yazmalıyız.


Stephen King de bu düşünceye katılır ve ekler: “bir yandan da okumalı ve alet çantanızı geliştirmelisiniz.”


Alet çantası derken kelime dağarcığından, dil bilgisinden, farklı üsluplardan bahseder.


King, Yazma Sanatı’nda sözünü sakınmaz ve vasat insanın vasat iş çıkaracağını, dolayısıyla vasatlıktan kurtulmak için çok okumamızı tembihler:


“Okumak işe yarar, ne kadar çok okursanız, kendinizi kaleminizle veya bilgisayarlar aptal durumuna düşürme ihtimaliniz de o kadar azalır.”


Huzursuz Beyin’e yazmayı öğrenmek için başladım. Daha önce de blog yazarlığı yapmış ancak yazmayı alışkanlığa dönüştüremediğim için bir süre sonra bırakmıştım.


Bu sefer her gün yazdım ve iki günde bir paylaştım.


Bir buçuk sene boyunca yazdığım iki yüz elli yazıdan ve yazmakla ilgili okuduğum onlarca kitaptan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kasları çalıştırdıkça ve alet çantamı geliştirdikçe kendimi çok daha iyi ifade edebiliyorum.


Bunun yararını da her gün görüyorum.



30.000 üyeli haftalık Huzursuz Bülten'e ücretsiz abone olabilirsin:

Teşekkürler.

HUZURSUZ BEYİN

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
bottom of page