top of page
Ara

ree


Ana fikir: Her üç kadından biri dönemsel cinsel isteksizlik yaşıyor ve “normali ne?” sorusuyla mücadele ediyor. Bu konudaki dört soruluk bir anket ve beş maddelik bir nedenler listesi belki bize yardımcı olabilir.





Her üç kadından biri cinsel isteksizlik yaşıyor. Bu kadar genel bir durum olmasına rağmen, birçok kadın kendisini yalnız ve çaresiz hissediyor; suçluluk duygusu, eksiklik hissi ve haz dolu bir hayatı kaçırdığına dair pişmanlık gibi nedenlerden ötürü acı çekiyor.


Buna bir de “ne kadar istekliliğin normal olduğunu” bilmemekten kaynaklanan kafa karışıklığı eklenince durum karmaşık bir hale geliyor. Doktor Deborah Matthew’e göre dört soru bu konuda bize yardımcı olabilir:


Cinsel isteklilik konusunda dört soru:


1. Geçmişteki cinsel istek / ilgi düzeyiniz sizin için iyi ve tatmin edici miydi?


2. Cinsel istek / ilgi seviyenizde azalma oldu mu?


3. Cinsel istek / ilgi seviyenizin azalması sizi rahatsız ediyor mu?


4. Cinsel istek / ilgi seviyenizin artmasını ister misiniz?



Doktor Matthew’e göre, eğer bu dört soruya da evet diyorsanız ve cinsel bir soruna neden olacak tıbbi bir neden yoksa, o zaman hipoaktif cinsel arzu bozukluğundan bahsedebiliriz.


Hipoaktif cinsel arzu bozukluğu: Cinsel fantezilere veya etkinliklere yönelik ilginin az olması veya hiç bulunmaması ve buna bağlı olarak yaşanan bariz bunaltı veya bireylerarası güçlüklerle tanımlanan cinsel rahatsızlıktır.


Kadınlarda düşük cinsel arzunun beş yaygın nedeni bulunur:


1. Stres:


Stres, kortizol salınımını tetikler. Kortizol kısa vadede stresle baş etmemize yardımcı olur. Ancak sürekli artış gösterdiğinde, “savaş ya da kaç” sistemimizi sürekli aktif halde bırakır. Gerginleşiriz. Cinsel isteklilik ise, tam tersine, daha rahat olduğumuz durumlarda yükselişe geçer.


2. Yorgunluk:


Gündelik eylemler bütün enerjimizi tükettiğinde, cinsel yakınlıktansa uyumayı arzulayabiliriz. Daha erken yatmak, kafeini azaltmak ve gündüzleri yakınlaşmak işe yarayabilir.


3. İlaçlar:


Bazı ilaçlar cinsel isteği azaltabilir; örneğin, doğum kontrol hapları, bazı antidepresanlar ve tansiyon ilaçları. Alerjik semptomlar için alınan antihistaminikler de vajinal kuruluğu artırabilir.


4. Depresyon:


Mutsuzluk, uykusuzluk ve umutsuzlukla karakterize edilen depresyon, cinsel istekliliği azaltan en önemli faktör olarak gösterilir. Bazı antidepresanlar da durumu iyice kötüleştiriyor.


5. Hormonal problemler:


Testosteron, erkekler için olduğu kadar kadınlar için de önemli; cinsel düşünceleri ve fantezileri uyarır; genital bölgeye kan akışını artırır, vajinal kayganlığı sağlar ve vücudu seks için hazırlar. Düşük testosteron, vajinal kuruluk, cinsel ilgi kaybı ve uyarılma eksikliğine neden olabilir.


Düşük östrojen, vajinal kuruluğa ve vajinal dokuların incelmesi nedeniyle ağrılı cinsel ilişkilere neden olabilir.


Tiroid yetmezliği ise yorgunluk ve depresif ruh halinin yanı sıra, cinsel arzu ve uyarılma düşüklüğüne sebep olabilir.


Cinsel isteksizlikten kurtulmak için altta yatan nedenleri anlamamız gerekiyor. İyi uyku, daha az stres genel olarak iyi bir başlangıç olabilir. Uzmanlar tarafından yapılacak tıbbi değerlendirmeleri, reçeteli ilaçların gözden geçirilmesini ve olası bir hormonal sorunu irdelemeyi de daha gelişmiş ve ciddi adımlar olarak sayabiliriz.


Birçok kadın, mahcubiyet, utanç ve güvensizlik gibi nedenlerden ötürü cinsel isteklilikleri konusunda konuşmaktan kaçınıyor ve yardım istemeyi reddediyor. Bu nedenle sorun olarak gördükleri durumun ne kadar olağan olduğunun ve çözümlerinin bulunduğunun farkında olmuyorlar.


Cinsel arzularımız hakkında konuşmak, olası tedavi seçeneklerini öğrenmek ve paylaşmak hem bize, hem de çevremizdekiere yardımcı olabilir.


Alıntılar:


ree

Ana fikir: Bir okuyucum, gönderdiği mektupta, yaşadığı vajinismus problemini ve yetiştirilme tarzından kaynaklanan nedenlerini irdeliyor.


Ben okul öncesi öğretmeniyim. Çocuk gelişimi lisans mezunuyum. Anlayacağınız insan ve özellikle çocuk psikolojisinden iyi anlarım. Ve ben yedi ay vajinismus kaldım. Altı yıllık evliyim ve ne yazık ki hala sıkıntılarım tam anlamıyla geçmiş değil.


Danıştığım psikologlar ve terapistler, vajinismusun nedenini, ortaokul zamanında bir çocuk bana aşkını itiraf ettiği için babamın beni iki saat boyunca silikon sopayla döverek cezalandırmasına bağladılar. Yediğim ilk dayak değildi, son da olmadı. Ama en uzunu buydu. Ve bir “erkek” için yediğim tek dayaktı.


Evlendim. Eşimle çok iyi anlaşırız. Libidomuz yüksektir. Ve cinsel ilişkiye giremedik. “Olsun,” dedi eşim, “ömür boyu birlikteyiz, elbet bir gün olur,” dedi. Yedi ay öyle sürüp geçti. Hayatımın en kötü yedi ayıydı. Ne bir cicim ayı yaşayabildik, ne de hayalini kurduğumuz fantezileri.


Evlenmeden cinsel ilişkiye gireceğimizi bırak, bir erkeğin elini tutacağız diye defalarca uyarıldık küçüklüğümüzden beri. Ve evimizde annenin inatla cinsellikten konuşmaması, bir şey öğretmediği gibi üstelik konusu geçince midesi bulanıyormuş bu iğrenç bir şeymiş gibi davranması da vajinismus sebeplerinden biriymiş. Bunu da yeni öğrendim.


Çocuk mu? Evet herkes çocuk soruyor. Herkes. “Altı yıl oldu kısır mısınız,” diyorlar utanmazlar. Bilmiyorlar neler yaşadığımı. Ben çok korkuyorum çocuktan. Yine yapamazsam yine beceremezsem... Hatta bazen ölmek istiyorum. Ne çocuğu?


Benim için cinsellik daima konuşulması, üstünde tartışılması gereken bir konu. Yemek içmek kadar doğal ve güzel bir şey. Bunu benim öğrenmem hem geç, hem güç oldu. Ama öğrendim. Başkasının bu acıları yaşamadan öğrenmesini çok isterim.




ree


Ana fikir: Kendimizi anlayabilmek ve doğru ifade edebilmek için düşüncelerimizin düzenlenmesi, sorgulanması ve yorumlanması gerekir. Yazmak, bunun için en etkili yöntemdir.



"İnsanlara eleştirel düşünmeyi öğretmenin en iyi yolu onlara yazmayı öğretmektir." diyor profesör Jordan Peterson ve ekliyor:


“Ne yazık ki eğitimimiz boyunca kendimizi anlamak, düşüncelerimizi sorgulamak, özeleştiri yapmak ve fikirlerimizi diğer insanlara sunmak için değil, sınıfı geçebilmek için sıkıcı şablonlara uygun yazılar yazar, eğitim bitince de yazmayı bir kenara bırakırız.”


Oysa eğitim kurumları “yazmayı” merkeze alabilir ve öğrencilerin daha güçlü bireyler olmasını sağlayabilirlerdi.


Çünkü yazmak, düşünceyi evcilleştirir.


Cemil Meriç’in, "kitap zekayı kibarlaştırır," sözü gibi, yazmak da dağılmış düşüncelerimizi toplamımızı, uzun uzun incelememizi, yorumlamamızı ve onları en az parazitle çevremize iletebilmemizi sağlar.


Üstelik, benlik mücadelemize de katkıda bulunur. Peterson’a göre eleştirel düşünce, dünyaya daha aktif bir şekilde katılmamıza yardımcı olur; önümüze çıkan engellere, kötülüklere karşı savaşlarımızda bize güç verir:


“Argümanlarımızı tutarlı bir şekilde, tane tane açıklayabildiğimizde, çevremizdekilere uygun bir dille sunduğumuzda, onların düşüncelerini ve fikirlerini değiştirebildiğimizde önümüze sayısız fırsatlar serilir; para, saygı ve statü kazanırız.”


“Yazmanın gücünü unutmayın” diyor Peterson ve ekliyor;


“Daha güçlü bir benlik için, kılıcınız orada, silahınız orada, kurşun geçirmez yeleğiniz orada.”


“Bunları kullanmayı öğrenin.”








30.000 üyeli haftalık Huzursuz Bülten'e ücretsiz abone olabilirsin:

Teşekkürler.

HUZURSUZ BEYİN

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
bottom of page