Dostum Çınar ilk defa karne aldı geçenlerde. Gelecekteki berbat günlerin habercisi olan bu günün hatırasına eşimle bir hediye verelim dedik ona ve hem yılbaşında oyuncak aldığımız için, hem de biraz okulla ilgili olsun diye eğlenceli bir kitap aldık. Küçük kardeşi Demir de arabalarla oynamaya başlamıştı, ona da küçük bir araba seti aldık. Bunun Çınar’da biraz hayal kırıklığı yaratacağının farkındaydık, (oyuncak varken kitap mı, eh) hatta babasını arayıp planımızdan bahsettik ve onayını aldık.
Akşam olunca hediyesini verdik, sürpriz olduğunu görünce gözleri iyice pörtledi, sonra hediyeyi açınca soluk bir “Yey!” sesi çıkardı ve "Emoş bu muhteşem." dedi. Ama kaynananın gelininin yemeğine çok güzel olmuş demesi gibi dedi. Yüzündeki mikro ifadelerden de ilk bakışta pek beğenmediği belliydi. Sonra da kardeşinin oyuncağına yeltendi zaten.
"Şu küçük hayvanın beyinsel gelişimine, özdenetimine bak bir de," diye düşündüm, "büyümüş de yalandan sevinç narası atıyor."
Yetişkinler olarak bile hayal kırıklığımızı saklamakta zorlanabiliyorken, özdenetim fakiri bu küçük hayvanlar bunu nasıl başarabiliyorlar? Daha da önemlisi, küçük yaşta öğrenilen bu muhteşem yalancılığın bilişsel maliyeti ne?
Journal of Experimental Child Psychology’nin bu ayki sayısında yayımlanan bir makale bununla ilgili. Anaokuluna giden 148 çocuğu alıyorlar ve bazılarının hayallerini yıkıyorlar.
Onlara 5 tane ödül gösteriyorlar; bunlardan 4’ü küçük sevimli oyuncak, 1 tanesi ise epey dandik köpükten bir kare.
Daha sonra araştırmacılar, çocuklardan, oyuncakları hangisini daha çok sevdiklerine göre sıralamasını ve onlara isim vermelerini istiyorlar ve bu isimleri kartlara yazıyorlar. Çocuklardan her biri, kendisine verilen basit bir labirent bulmacasını çözdükten sonra kartlardan birini rastgele seçiyor ve kartta yazan hediyeyi kazanıyor.
Tabii bazı çocukların şansına ödül olarak bu berbat köpük kare çıkıyor. Bunu çeken çocukların bir kısmı durumdan hoşlanmadıklarını direkt ifade ederken bir kısmı ise gayet olgun bir şekilde “oha çok sevindim” gibi yalanlar uyduruyor. Sonra bütün çocuklara bilişsel yetenek testi uygulanıyor.
Testin sonunda, sevdikleri hediyeyi aldıkları için hayal kırıklığına uğramayan çocuklar ve hayal kırıklığına uğrayan ama bu hayal kırıklıklarını direkt olarak ifade eden çocuklarda herhangi bir bilişsel düşüş yaşanmıyor.
Ama hayal kırıklığına uğradıkları halde öyle değilmiş gibi davranan çocuklarda belirli bir bilişsel performans düşüşü yaşanıyor.
Çünkü duygu regulasyonun bir parçası olan duygusal baskılama gerçekten enerji gerektiren bir süreç ve güçlü özdenetim kaslarına ihtiyaç duyuyor. Küçük hayvanların ise bunu kaldıracak güçleri yeterli olmayabiliyor. Bu nedenle uzmanlar, ebeveynlerin çocuklara hayal kırıklıklarıyla nasıl başa çıkmaları gerektiğini öğretirken iki noktayı öneriyorlar:
1. Duygunun adını öğretin: çocuk üzüldüm, sinirlendim, hayal kırıklığına uğradım diyebilsin.
2. Baskılamamasını ama içinden konuşmasını / düşünmesini öğretin: Adını öğrendiği bu duyguyu içinden söyleyebilsin.
Yani çocuk hediyeyi alırken teşekkür etsin ve nazik davransın ama kendi içinde olup biteni de bilsin. İçinden “bu hediye nedeniyle hayal kırıklığına uğradım ama eminim akşam anneme veya babama durumu anlatınca onlar bir çözüm bulacaklardır” diye düşünebilsin.
Uzmanlara göre böyle bir düşünce, hem o anın duygusal ağırlığını azaltıyor, hem de çocuğun özdenetim kaslarının gelişmesine yardımcı oluyor.
Bu arada araştırmacılar da o kadar şeytan değil. Araştırmanın sonunda çocuklara kazadıkları ödülleri istedikleri başka bir ödülle değiştirme fırsatı sunuyorlar.
Berbat köpük kareyi kazanan bütün çocuklar başka bir hediye seçiyor ve böylece berbat köpük kare dışında herkes mutlu oluyor.
Yazan: Emre Özarslan (Huzursuz Beyin)
Alıntılar: Niam Oeri, Claudia Roebers - Regulating Disappointment can Impair Cognitive Performance in Kindergarten Children
Robyn Koslowitz - Is Forced Politeness Bad For Kids?
Commenti