Ana fikir: Tolstoy, “Bilgelik Takvimi” adını verdiği, yılın her günü için ayrı bilgiler paylaştığı günlüğündeki bir sayfayı dedikodu konusuna ayırır. Ona göre insanların arkasından olumsuz bilgiler vermemeli, verenleri ise durdurmalıyız. Çünkü bu bilgiler, büyük acılara neden olabilirler.
“Başkaları hakkında kötü konuşmak,” der Leo Tolstoy, “bazı insanların epey sevdiği ve kendilerini durduramadığı bir eğlencedir. Zararsız olduğunu düşünürler. Oysa dolaşıma soktukları bilgiler nedeniyle diğer insanların içinde nasıl yaralar açtıklarını bilseler, dedikodu yapan insanları durdurmamanın bile büyük bir kötülük olduğunu anlarlar,” diye devam eder sözlerine. Adam Mickiewicz’in bir sözünü ekler takvim yaprağına:
“Eğer beni suçlamak istiyorsan, yanımda değil, içimde olman gerekir.”
Tolstoy’a göre en mühim kusurumuz içgörümüzün yetersiz olmasıdır. O kadar dar görüşlüyüzdür ki, bırakın karşımızdaki insanı doğru anlamayı, çoğu zaman kendi içimizdeki kötülüklerden bile bihaber kalırız.
Buna rağmen çevremizdeki insanların hataları, seçimleri, eksiklikleri hakkında atıp tutmayı severiz.
“Başkaları hakkında kötü konuşmaya başladığını fark ettiğinde durdur kendini” diye öğütler Tolstoy. Hakikat, konuşarak ortaya çıkabilir ama akıllı insan, bir konuşmayı nerede durdurması gerektiğini bilendir.
Dedikodu, illa kötü olmak zorunda mı? Sapiens kitabında Harari, dedikodunun, sıkça kötülenen ama aslında kalabalık gruplar halinde işbirliği yapabilmenin de temelini oluşturan bir beceri olduğunu belirtir. Harari’ye göre dedikodunun kültürel evrimimizde önemli bir yeri bulunur ve sosyalleşebilmemiz için de elzem sayılabilir.
Ancak insanları yargısızca eleştiren, kötüleyen, suçlayan, aşağılayan bilgilerin yayılmasına yardımcı olduğumuzda, Tolstoy’un da dediği gibi, büyük bir kötülüğe yol açabileceğimiz gerçeğini de kabul etmemiz gerekir.
Alıntılar:
Leo Tolstoy: Bilgelik Takvimi
Yuval Noah Harari: Sapiens
Comments