top of page

Haftalık Psikoloji Bülteni'ne üye ol

Teşekkürler.

HUZURSUZ EMOŞ.jpg

Korkmaktan Korkmak: Ya Korkumuzun Nesnesi İçimizdeyse?



- Gergin görünmemek sizin için önemli mi?


- Titremeye başladığınızda, mideniz bulandığında veya baygınlık geçirir gibi hissettiğinizde yoğun bir korku hissediyor musunuz?


- Duygularınızı kontrol edebilmek sizin için önemli mi?


- Kalbiniz hızlı atmaya başladığında korkuyor musunuz?


- İnsanların arasında karnınız guruldadığında yoğun bir utanç hissediyor musunuz?


- Aklınızı bir işe verememek sizi korkutuyor mu?


- Sinirlenmekten korkuyor musunız?



Endişe veya korku duyan bir insanı hayal ettiğimizde genellikle ortamda onu endişeye sürükleyen bir nesne (örneğin yılan, böcek), bir olay (sunum, iş görüşmesi) ya da bir konu (iklim değişikliği, bulaşıcı hastalıklar) olduğunu da varsayarız. Birçoğumuz için endişe, ortamda bulunan dış kaynaklı bir duruma verdiğimiz içsel bir tepkidir.


Ancak birçok kişi için bu doğru değil. Anksiyete bozukluklarına sahip birçok kişi nesnelerden, olaylardan ve konulardan ziyade anksiyetenin kendi bedeninde yaratacağı değişimlerden korkuyor.


Anksiyete duyarlılığı diye bilinen bu durum, çoğunlukla kişinin olumsuz hayat deneyimleri ve bunlara verdiği tepkilerden dolayı oluşuyor. Benzer bir durumla karşılaşacağına inanan kişi anksiyete beklentisi içine girerken, anksiyetenin oluşturacağı düzensiz nefes alışverişi, kalp ritmindeki değişiklikler, titreme, terleme, yüz kızarıklığı, mide bulantısı ve bunların kendilerinde ve çevrelerinde yaratacağı etkilerden korkar. Üç gruba ayırabiliriz bu korkuları:


1. Başkaları tarafından görülebilecek tepkiler (kesin titreyeceğim / terleyeceğim / yüzüm kızaracak herkes görecek.)


2. Kontrol kaybı ve utanç (kesin konuşurken saçmalayacağım, kesin takılıp düşeceğim, kesin söyleyeceklerimi unutacağım ve rezil olacağım.)


3. Hastalık göstergesi (kesin kalp krizi geçireceğim / bayılacağım / delireceğim.)



Yüksek anksiyete duyarlılığı, özellikle panik atak gibi sorunlara yol açabileceğinden hem zihinsel sağlımız için ciddi bir risk faktörü hem de kendi “savaş veya kaç” sistemimizin bir parçası olduğu için çevremizi değiştirsek de kolay kolay kurtulamayacağımız sinsi bir düşman. Ancak bazı psikotreapi taktikleri sayesinde yüksek oranda başarı sağlamak mümkün:


- Psikoeğitim

- Bilişsel Yeniden Yapılandırma

- Önleyici Maruz Bırakma ve Duyguların Kabulü


Psikoeğitim: danışan kişiye bu durumu yaratan dinamiklerin anlatılma süreci; anksiyetenin nasıl savaş veya kaç sistemimizin bir parçası olduğunun ve anksiyete sırasında oluşan bedensel tepkilerimizin evrimsel sebeplerinin açıklanması.


Bilişsel Yeniden Yapılandırma: danışanın çarpık ve irrasyonel inanç ve beklentilerinin analizini ve değiştirilme mücadelesini kapsayan süreç; örneğin danışanın irrasyonel inancı söyleyeceklerini unutup rezil olmaksa, bunu daha önce kaç kere yaşadığını sorarak, böylesine düşük bir olasılık için neden bu kadar güçlü korku duyduğunu sorgulatmak.


Önleyici Maruz Bırakma ve Duyguların Kabulü: danışanların kendi duygularına korku ve tedirginlikle değil farkındalık ve merakla inceleme süreci. Psikoterapist denetiminde korktuğu duygulara aşamalı olarak maruz kalan danışanın, onları kontrol etmeye veya onlardan kaçınmaya değil bu duyguları kabul edip incelemesi.


Anksiyete duyarlılığının zihinsel sağlık sorunlarınızın merkezinde olabileceğinden şüpheleniyorsanız ve bu önseziniz profesyonel bir değerlendirme süreciyle doğrulanıorsa, uzman tarafından sağlanacak bu yöntemler zihin sağlığınız için faydalı olabilir.




Yazan: Emre Özarslan (Huzursuz Beyin)


Alıntılar: Noam Spencer - Anxiety Sensitivity:

When What We Fear Is Fear Itself





bottom of page