“Gerçekten de olduğun kişi olmak, bir ilişkiyi ve bir hayatı kurtarabilir.”
Psikolog Carl Rogers’ın “Kişi Olmaya Dair” kitabının
kapağındaki söz hemen dikkatimizi çeker. Rogers’ın iyi bir terapistten beklediği “karşındakini anlama ve onu bütünsel olarak onaylama” düsturu, kişinin gerçekten olduğu kişiye dönüşme serüveninin ayrılmaz bir parçasıdır.
Ancak bunun illa bir terapist mi gerekir?
Rogers'a göre hayır.
Ebeveynlerimiz, öğretmenlerimiz, rehberlerimiz, arkadaşlarımız da bu onaylayıcı kişiler olabilir. Önemli olan aramızdaki ilişkinin, Rogers'ın deyimiyle, faydalı* bir ilişki olmasıdır.
Peki faydalı ilişki, kendimiz olmak yolunda neden bu kadar önemli sayılıyor?
Bunu altı adımda açıklayabiliriz.
Faydalı ilişki: Taraflardan en az birinin büyüme, gelişme, olgunlaşma niyeti taşıması; işlevlerini çoğaltmayı, karşısındakinin yaşamı için bir şeyler yapmayı istemesidir.
1. Adım:
Sahip olduğumuz hisleri, duyguları ve düşünceleri yargılamadan, bizi anlamak için dinleyen bir insanla ilişki içindeyken kendimizi giderek daha fazla açarız. Sürekli tekrarlandığı takdirde bir alışkanlık haline dönüşen bu iletişim sayesinde biz de bu "yargılamadan dinleme" becerisine ulaşırız.
Böylelikle hislerimizi, duygularımızı ve düşüncelerimizi yargılamadan inceleme şansına kavuşuruz.
2. Adım:
Bu alışkanlığımız sayesinde iç dünyamızdan gelen örtük mesajları da çözmeye başlarız. Örneğin öfkeli olduğumuz, korktuğumuz, cesur hissettiğimiz veya şehvetle dolduğumuz anların farkına daha hızlı bir şekilde varırız.
Faydalı ilişkinin konforlu alanı tehdit algımızı düşürür. Kendimizi eleştirilere karşı daha az dürtüsel hisseder, başkalarını suçlamak yerine kendi davranışlarımızın, duygularımızın ve düşüncelerimizin sorumluluğunu almaya başlarız.
Kendimiz olabilmek için önemli bir adımdır bu.
3. Adım:
İç dünyamızdan gelen olumlu ve olumsuz mesajları dinlemeye alıştığımızda olumsuz duygularımızın da insan olmanın bir parçası olduğunu idrak ederiz. İnsan doğasına yönelik bu idrak ve kabullenme, iç dünyamızdaki daha derin mesajlara erişim fırsatı sunar bize.
Önceden korkunç, iğrenç, utanç verici veya anormal geldiği için fark etmeden bastırdığımız istek ve arzularımız gün ışığına çıkıp kendilerini göstermeye başlarlar.
4. Adım:
Bu istek ve arzularımızı faydalı ilişki içinde bulunduğumuz kişiyle paylaştığımızda, karşımızdaki insanın bütün bu kötücül özelliklerimize rağmen ısrarla ve istikrarlı bir şekilde bizi bütünsel olarak değerlendirmesi ve kabul etmesi, eşi benzeri olmayan bir onaylanma hissi yaratır.
Önceden sadece göstermek istediğimiz taraflarımızla
- dolayısıyla eksik şekilde - onaylanırken, artık olumsuz yanlarımızın da dahil olduğu bir bütün ve bir insan olarak onaylanmak özgüvenimizi ve özsaygımızı güçlendirir.
5. Adım:
En nihayetinde biz de bütünselliğimize karşı aynı tavrı takınmaya başlar, kendimizi olduğu gibi kabul eder ve böylelikle “olma” sürecinde ilerlemeye hazır bir hale geliriz.
Olma süreci: Kendi isteklerimiz doğrultusunda genişlemek, büyümek, özerk olmak, gelişmek, olgunlaşmak ve sahip olduğumuz tüm kapasiteyi açığa vurmak için giriştiğimiz serüven.
6. Adım:
İçimizdeki bütün duyguları doğru bir şekilde dinlemeyi, daha az yargılayıp daha çok kabullenmeyi başardıkça, gitgide daha tutarlı biri oluruz.
Ve bu tutarlılık bizi kendimiz olmaya götürür.
Rogers'ın da bahsettiği gibi, bu serüvende faydalı ilişki yürüttüğümüz kişilerin mutlaka terapistimiz veya rehberimiz olması gerekmez.
Ancak bireysel çıkarlarımız, endişelerimiz ve ilişki dinamiklerimiz nedeniyle çevremizde böyle faydalı bir ilişkiye girişebileceğimiz birini bulabilir miyiz, asıl sorun bu.
Alıntılar:
Carl Rogers - Kişi Olmaya Dair
Comments