Belki edebi değildi, vasattı, kurgusal sorunları vardı. Ama şu bir gerçek, Grinin Elli Tonu, birçok eserin yapamadığını yaptı; milyonlarca insanı, esaret altına alma / alınma ve kontrol etme / edilme fantezileriyle barıştırdı.
Peki içeriğindeki sadomazoşist fanteziler neden bu kadar ilgi gördü? Cevabı bugüne dek yapılmış en geniş ölçekli cinsel fanteziler araştırmasında yatıyor; 4175 yetişkinle yapılan araştırmalarda çıkan sonuçlar; erkeklerin %93’ünün ve kadınların %96’sının sadomazoşist fanteziler kurduğunu söylüyor. Yani kabaca genellersek, herkes hayatının bir bölümünde bu tür hayaller kuruyor.
Ünlü psikoterapist Esther Perel, kitabın kadınlar üstündeki etkisini şöyle açıklıyor:
“Kitap, birçok kadının erotik benlikleri ile yeniden bağlantı kurmasına yardımcı oldu, ancak daha da önemlisi, erotik arzularının karmaşıklığını ve fantezilerinin paradokslarını kabul etmelerine yardımcı oldu, çünkü hikaye onlara fantezilerini normal olarak görme izni verdi.”
Cinsel fantezilerimiz birçok paradoks barındırır. Hayatını kadına yönelik şiddete ayırmış bir kadının esaret altına alınma fantezileri olabildiği gibi etrafını sürekli boyun eğdirmeye alışkın güç delisi bir adam da geceleri bir kadın tarafından tokatlanmak isteyebilir.
Bu paradoksu en iyi anlayan ve anlatan yazarlardan biri olan Alain de Botton, benliğimiz ve cinsel fantezilerimiz arasındaki paradokslar nedeniyle kendimizi suçlamamamız gerektiğini yazar:
"Cinsellik temelde demokratik ya da kibar bir eylem değildir kesinlikle; zalimlikle, sınırların geçilmesiyle, boyun eğdirme ve aşağılama arzusuyla kökten bağları vardır."
"Aslında yapmamız gereken, cinselliğin doğası gereği tuhaf olduğunu kabul etmektir; cinselliğin şaşırtıcı taleplerine normal tepkiler veremediğimiz için kendimizi suçlamak yerine bu gerçeği kabul etmek mantıklı olacaktır.”
Paradoksun nedeni, görünenle görünmeyen arasındaki farkta gizlidir. Örneğin sadomazoşist fantezilerden bahsettiğimizde aklımıza insanların birbirlerine şiddet uygulaması, acı çektirmesi, hakaret etmesi, aşağılaması gelir. Oysa bu tür ilişkiler fiziksel ve psikolojik acıdan ziyade “gerçekte ne kadar kırılgan olduğumuzu kontrol etmekle" ilgili olabilir.
Günlük hayatımızın önemli bir kısmında başkalarının kötü davranışlarına o kadar sık maruz kalır, statü olarak üstümüzde yer alanların hakaretlerine ve kötü eylemlerine o kadar sık boyun eğeriz ki arada bir güç dinamiklerini tersine çevirip şovu yapan kişi olmak bizi özgürleştirebilir.
Birisi bizi ittiğinde bedenimiz değil içimiz acır. Patronumuz bize laf soktuğunda ve cevap veremediğimizde de acıtan kelimeler değil, güçsüzlüğümüz ve çaresizliğimizdir. Bu tür hareketleri güvenilir bir partnerle tekrarladığımızda acınının aslında "düşüncede" olduğunu fark ederiz. Bu bilgi psikolojik olarak bizi daha güçlü ve dayanıklı kılabilir. Şöyle yazar Alain de Botton:
"Temelde iyi ve kibar biri olan partnerimizin önünde, tamamen kendimizin belirlediği koşullarda gönüllü olarak şiddet ve baskının öznesi olmak bize arada bir iyi gelir. – o kadar da narin ve kırılgan olmadığımızı, acıyı verenin düşüncelerimiz olduğunu ispatlar."
Ama en önemlisi; cinsel arzularımız, benliğimizin parçalarından biridir. Bu parçalarımızı yansıtmadan yaşadığımız ilişkiler, sadece sevilebilir yanlarımızı ortaya koyup sevilmeyeceğini düşündüğümüz karanlık ve kirli taraflarımızı saklamak gibidir. Oysa duyduğumuz erotik haz, seksin gizli benliğimizi açığa çıkardığı ve o kötü benliği onayladığı zaman en yoğun noktasına ulaşır. Burada bir bütün olarak kabul edildiğimizi hissederiz. Alain de Botton, bu kabul edilmeyi de çok güzel açıklar:
"Bizim erdemli biri olduğumuza hiç kuşku duymadan inanan birinin yanında varlığından endişe duyup utandığımız kimi olası kötü özelliklerimizi açığa çıkarmaya cesaret ederiz."
"Normal hayatta manyak olarak nitelenmemize yol açacak sözcükler dökülür ağzımızdan, bu sırada yaptığımız hareketler de manyaklığımızı kanıtlar niteliktedir. Partnerimiz bizi -ideal anne babalar gibi- bir bütün olarak görmeyi başarır, temelde iyi biri olduğumuzu düşünürler."
İşte bundan tam dokuz sene önce e-kitap olarak yayımlanmaya başlayan Grinin Elli Tonu'nun başardığı buydu. Kitabın bu kadar popüler olması ve hakkında konuşulması, tartışılması, içeriğindeki fantezilerin de normal sayılmasına ve milyonlarca kadının benlikleriyle barışmasına sebep oldu. Bu da, bir kitap için, az buz bir başarı değildir.