Ana fikir: Nefret suçlarında suçlu elbette katildir. Ama tek sorumlusu o değildir. Sıradan insanın içindeki şiddet potansiyelini açığa çıkaran ortamı yaratanlar da saldırılardan sorumludur.
Sevdiğim ve hayranlıkla izlediğim oyuncu arkadaşım Uğur Uzunel, sahnelemeyi düşündükleri bir oyundaki başkarakteri analiz etmemi istemişti. İlk bakışta rahatlıkla hasta olarak nitelendirilebilecek, oyunda da birçok suç işlemiş bir karakterdi. Ona uzun bir yazı yazmış, sonuç bölümüne ise şu cümleyi eklemiştim:
“Bence bu oyundaki kahramanın tam olarak tanı konulabilecek bir hastalığı yok. Kimse tarafından özenle sevilmemiş, ayrı tutulmamış, vizyonu dar, sıradan bir insan.”
Yahudi Soykırımı’nda sıradan insanın neye dönüşebildiğini gören ve canını komşularından zor kurtaran psikolog Ervin Staub, insanın yıkım kapasitesi hakkında şöyle der:
“Alelade düşünceden çıkan ve sıradan insanların gerçekleştirdiği kötülük istisna değil, normdur. Büyük kötülükler, çoğunlukla yıkım cetveli boyunca devam eden ilerlemeyle evrilen sıradan psikolojik süreçlerden doğar. ”
Nefret, öfke, düşmanlık gibi sıradan duyguları gündelik hayatımızda hepimiz hissederiz. Peki ne oluyor da, bazılarımız, bu süreçlerin sonunda insanları öldürmeye karar verebiliyor?
Bunun bir yolu, saldırıyı kutsamak. İşte kahramanlar bu noktada ortaya çıkıyor. Ernest Becker, meşhur yapıtı Ölümü İnkar’da şöyle yazar:
“Eğer insan, kahramanını taklit ederek suçluluk duymadan cinayet işlerse, o artık cinayet değildir, o kutsal bir saldırıdır.”
Hatırlamamız lazım: burun kıvırdığımız, şiddet dolu barbar geçmişimizden uzakta değiliz. O mekanizmalar hala içimizde, saldırımızı kutsal gösterecek o ufak tetiklenmeyi bekliyor.
Deniz Poyraz’ın katledilmesinde suçlu elbette onu öldüren Onur Gencer. En ağır cezayı alması gerekiyor.
Ama tek sorumlu o değil.
Sahip oldukları konumların önemine ve etki alanına rağmen tutumları, söylemleri ve eylemleriyle bu tetiklenmeyi kolaylaştıranlar da cinayetin sorumluluğunu taşıyor.
Alıntılar:
Ernest Becker: Ölümü İnkar
Philip Zimbardo - Şeytan Etkisi