top of page
Artboard 1.jpg

Felsefenin Tesellisi

- Alain de Botton -

Tek cümlelik özet: Felsefenin günlük hayattaki sorunlara nasıl çözüm sunabileceğini keşfeden rehber.
Tür/Kategori: Felsefe
Okunma kolaylığı: Akıcı
Netlik ve Anlaşılabilirlik: Sade ve anlaşılır

Felsefenin Tesellisi bize, günlük hayattaki zorluklar ve hayal kırıklıkları karşısında antik filozofların nasıl birer rehber olabileceğini gösteriyor. Alain de Botton, felsefeyi soyut bir uğraş olmaktan çıkarıp, aşk, başarısızlık, adaletsizlik, yetersizlik ve kaygı gibi oldukça tanıdık konular üzerine eğilirken, filozofların hikayelerini hayatımıza dokunacak şekilde anlatıyor.

🔎 Yazar Hakkında: 


Alain de Botton, 20 Aralık 1969'da İsviçre'nin Zürih kentinde doğmuş bir yazar, felsefeci ve televizyon programcısıdır. Cambridge Üniversitesi'nde tarih eğitimi aldıktan sonra King's College London’da felsefe üzerine çalışmıştır. Eserlerinde felsefe, psikoloji ve günlük yaşamı birleştiren bir üslup benimseyen de Botton, Aşk Üzerine, Statü Endişesi ve Felsefenin Tesellisi gibi kitaplarıyla dünya çapında tanınmıştır. Aynı zamanda “Hayat Okulu” (The School of Life) adında bir platformun kurucusudur.

 

💎 Bu Kitabı Okuduğumuzda Neler Öğreniriz?

🗸 Sokrates’in adaletsizlik karşısında bile nasıl iç huzur bulabildiğini anlarız.

 

🗸 Epikür’ün mutluluğa dair fikirlerinin, modern yaşamın karmaşasında bile geçerliliğini koruduğunu öğreniriz.

 

🗸 Seneca’nın, hayal kırıklıkları ve zorluklarla başa çıkma konusundaki pratik önerilerini görürüz.

 

🗸 Montaigne’in, kendimizi kabullenme ve insan olmanın kusurlarıyla barışma sanatı üzerine söylediklerini öğreniriz.

 

🗸 Schopenhauer’in, aşk ve yalnızlık gibi evrensel konulara getirdiği karamsar ama bir o kadar da aydınlatıcı bakış açısını anlarız.

 

🗸 Nietzsche’nin, acıya ve zorluklara rağmen daha güçlü bir yaşam sürme tavsiyelerini hayatımıza nasıl uyarlayabileceğimizi görürüz.



🖋️ Altını çizdiklerim:

 

Montaigne'e göre, aklın bize, müteşekkir olmamızı gerektirecek bir şey sunup sunmadığı sorgulanmalıydı: Tutarsızlık, tereddüt, şüphe, acı, batıl inanç, gelecekte (hatta öldükten sonra bile) neler yaşayacağımıza ilişkin kaygılar, hırs, açgözlülük, kıskançlık, çekememezlik, azgınlık, delice, iflah olmaz arzular, savaş, yalanlar, sadakatsizlik, dedikodu, merak... Biz insanlar bunlar ile donatılmışız. 

İncindiğimizde, incinmemize yol açan şeyin ya da kişinin bizi isteyerek incittiğini düşünme eğiliminde oluruz. 'Bu yüzden' bağlacını kullanacağımız bir cümle kurmaktansa içinde '-mek için' bağlacı geçen bir cümleyi yeğleriz. Yani, 'Kalem yere düştü, bu yüzden sinirlendim/ demektense 'Kalem beni sinirlendirmek için yere düştü,' deriz.

Sanat da felsefe de, farklı yöntemler kullanmasına karşın aynı amaca hizmet eder: İkisi de, Schopenhauer’n deyişiyle, acıyı biIgiye dönüştürür.

Dostlarına iyi dilek mesajları yollamayı hiç ihmal etmemesine karşın Nietzsche onların aslında neye gereksinim duyduklarını biliyordu: Sevdiğim insanların acı, yalnızlık ve hastalık çekmelerini, başkaları tarafından itilip kakılmalarını, hakarete uğramalarını dilerim.

İşte bu yüzden Seneca bize şöyle söylüyor: Asıl bilgelik, gerçekliği ne zaman kendi isteklerimize göre şekillendirebileceğimizi, değiştirilemeyecek olanı ise ne zaman sükunetle kabulleneceğimizi bilmektir.

bottom of page