top of page
Ara

ree


Kapanma sürecinde her akşam saat sekizde paylaştığım içerikleri hazırlarken bazı kitaplara danışıyorum. Bunları sürekli yararlandığım ana kaynaklar ve ara ara yararlandığım yardımcı kaynaklar olarak ayırdım.


Ana kaynaklar:


1. William Zinsser - İyi Yazmak Üzerine:


Editörlerin başucu kitabı. Düzyazı konusunda White ve Strunk’un The Elements of Style’ından bu yana yazılmış en etkili eser olabilir. Zarfların kullanımından, kelime seçimine, mekan veya sanat gibi konularda yazmaktan üslup farklılıklarına kadar her detayı barındırıyor.


2. Stephen King - Yazma Sanatı


Stephen King, kitabın ilk bölümünde yazarlığının ilk yıllarını, yaşadığı zorlukları, ikinci bölümünde ise yazarlığın incelikleri hakkında faydalı bilgiler ve ipuçları veriyor.


3. Ann Handley – Everybody Writes:


Dijital pazarlama uzmanı Ann Handley, sosyal medyada yazmanın bütün ayrıntılarını anlatıyor. Alanında en iyisi.


4. Anne Lammott – Bir Kuştan Öbürüne


Kurgu metinlerin yazımı konusunda hem bilgilendiren hem de eğlendiren, ilginç bir eser. İyi bir başlangıç kitabı olabilir.



5. Roy Peter Clark – Yazma Uğraşı


Donald Murray’ın öğrencisi Ray Peter Clark, her yazarın karşılaştığı 21 sorun için 210 pratik çözüm önerisi sunuyor. Kütüphanede bulunması şart olanlardan.


6. John Truby – Senaryo Anatomisi


Senaryo yazımı için rehber niteliğindeki bu kitap, öykü yapısı, sembol dokusu, karakter yaratımı, olay örgüsü gibi başlıklara odaklanıyor. Sadece yazma becerinizi değil, film ve dizi izleme deneyiminizi de geliştiriyor; karakterlere, sahnelere, ahlaki ikilemlere, ayrıntılara bir başka gözle bakıyorsunuz.



Türkçe Yardımcı Kaynaklar


Bu kitapları ara ara gözden geçirmek ilham veriyor. Özellikle yazarların tavsiyeleri ve çektikleri çileler hayat kurtarabiliyor.


7. Jules Renard – Yazmak Üzerine Notlar

8. Joseph Sugarman – Reklam Yazarını

9. Ray Bradbury – Yazma Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık

10. The Paris Review - Yazarın Odası 1-2

11. Dannell Jones – Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri

12. Ursula Le Guin – Dümeni Yaratıcılığa Kırmak

13. Teach Yourself – Yaratıcı Yazarlık

14. Haruki Murakami – Mesleğim Yazarlık

15. Ernest Hemingway – Yazmak Üzerine


İngilizce Yardımcı Kaynaklar


İngilizce kaynaklara erişim sıkıntısı çeken arkadaşlar bana özel mesaj gönderebilirler.


16. William Strunk, E.B. White – The Elements of Style

17. Abby Covert – How to make Sense of Any Mess

18. Donald Murray – The Essential

19. Kenneth Roman, Joel Raphaelson – Writing That Works

20. Mason Currey – Daily Rituals

21. Roy Peter Clark – Murder Your Darlings

22. Patrick Barry – Good With Words

23. Scott Barry Kaufman – The Psychology of Creative Writing

24. Steven Pinker – The Sense of Style





ree

Ana fikir: Herkes iyi yazabilir. Yazmak, kas geliştirmeye benzer, kasları ne kadar sık çalıştırırsanız, o kadar iyi yazabilirsiniz.





Dünyaca ünlü yazarlara iyi yazabilmelerinin sırrı sorulduğunda ortak bir yanıtta buluşurlar: çok yazmak ve çok okumak.


Buna rağmen yazarlığı, doğuştan yazma yeteneğiyle kutsanmış, seçkin bir azınlığın yapabileceğine inanırız.


Çünkü bu “çabalamamıza gerek yok” anlamına gelir.


Yazmayı deneyip kötü sonuç aldığımızda “bende yokmuş” der ve bırakırız.


Benzer acıları en usta yazarların da çektiğini, bir sayfalık metin için bazen günler harcadıklarını bilmek istemeyiz.


Ann Handley, yazmayı kas geliştirmeye benzetir. Bu kasların her gün çalıştırılması gerekir.


“Haftada bir değil,” der Handley, “Her gün. Çünkü alışkanlıklarımız, gündelik hayatlarımızın mimarlarıdır ve haftada bir yaptığınız şey alışkanlık değil zorunluluk olur.”


Bize zorunlu gelen şeyden ilk fırsatta vazgeçeriz.


Bu nedenle, berbat, anlamsız, sıkıcı olduğuna bakmadan, her gün yazmalıyız.


Stephen King de bu düşünceye katılır ve ekler: “bir yandan da okumalı ve alet çantanızı geliştirmelisiniz.”


Alet çantası derken kelime dağarcığından, dil bilgisinden, farklı üsluplardan bahseder.


King, Yazma Sanatı’nda sözünü sakınmaz ve vasat insanın vasat iş çıkaracağını, dolayısıyla vasatlıktan kurtulmak için çok okumamızı tembihler:


“Okumak işe yarar, ne kadar çok okursanız, kendinizi kaleminizle veya bilgisayarlar aptal durumuna düşürme ihtimaliniz de o kadar azalır.”


Huzursuz Beyin’e yazmayı öğrenmek için başladım. Daha önce de blog yazarlığı yapmış ancak yazmayı alışkanlığa dönüştüremediğim için bir süre sonra bırakmıştım.


Bu sefer her gün yazdım ve iki günde bir paylaştım.


Bir buçuk sene boyunca yazdığım iki yüz elli yazıdan ve yazmakla ilgili okuduğum onlarca kitaptan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kasları çalıştırdıkça ve alet çantamı geliştirdikçe kendimi çok daha iyi ifade edebiliyorum.


Bunun yararını da her gün görüyorum.




ree

Kurtlarla Koşan Kadınlar, kadınlığın Jungçu bakış açısıyla yazılmış sosyopsikolojik tarihçesi sayılabileceği gibi, bence yaratıcılık konusunda yazılmış en büyük eserdir. Yeter ki sabırla, dikkatlice, özenilerek okunsun. Yeter ki her ciddi dönemeçte, saplanılan her yetersizlik bataklığında, her içe batışta ve elbette her yeni doğuşta yeniden, yeni gözlerle okunsun.


İyi okumalar.


1. Benliğe açılan kapılar


Hemen söyleyeyim, vahşi benliğin dünyasına açılan kapılar az, ama değerlidir. Derin bir yara iziniz varsa, o bir kapıdır; eski, çok eski bir öykünüz varsa, o da bir kapıdır. Gökyüzünü ve suyu tahammül edemeyecek kadar çok seviyorsanız, o bir kapıdır. Daha derin bir hayatı, eksiksiz bir hayatı, makul bir hayatı özlüyorsanız, o da bir kapıdır.



2. Ölü kadınlar kültürü isteyenler


Yaratıcı hayatın ana damarı, özü, beyin kökü oyundur, terbiye değil. Oynama itkisi bir içgüdüdür. Oyun yoksa, yaratıcı hayat da yoktur. Uslu olunursa, yaratıcı hayat olmaz. Sessizce oturulursa, yaratıcı hayat olmaz. Sadece ağırbaşlı bir şekilde konuşulur, düşünülür, davranılırsa, çok az yaratıcı özsuyu çıkar. Kadınların garip olanı aşağılamasını; yeni ve olağandışı olandan kuşku duymasını; ateşli, coşkulu, yenilikçi olandan kaçınmasını; kişisel olanı kişisellikten arındırmasını yüreklendiren herhangi bir grup, toplum, kurum ya da örgüt, bir ölü kadınlar kültürü istemektedir.


3. Bu kültürü reddedebilmek


Kadınların psişelerinde ve bedenlerinde bir yara varsa, kültürün kendisinde ve hatta doğanın kendisinde buna uygun düşen bir yara vardır. Gerçek bir bütüncül psikolojide, bütün dünyalar ayrı ayrı değil, karşılıklı bağımlı varlıklar olarak anlaşılır. Kültürümüzde kadının doğal bedeninin yontulmasına dair bir sorun varken, çevremizdeki doğanın yontulmasına ve yine kültürün günün modasına uygun parçalara yontulmasına dair buna denk düşen bir sorunun bulunması şaşırtıcı değildir. Bir kadın, kültürün ve yeryüzünün parçalanmasını bir gecede durduramayabilir, ama kendi bedenine bunu yapmayı bırakabilir.


4. Nezaketiniz nezaket olmayabilir.


Pek çok kadın, “Kibar ol-Nazik ol” kompleksinden kurtulma çabasındadır. Bu kompleksi yaşayan kadınlar, kendilerini nasıl hissettiklerine bakmadan, kimin saldırdığına bakmadan, neredeyse bunları daha da şımartacak bir şirinlikte tepki verirler. Gündüz uysalca gülümseyebilirler, ama gece olunca canavarlar gibi dişlerini gıcırdatırlar -psişelerindeki Baba Yaga kendini dışavurmak için mücadele etmektedir. Kadınlardaki bu fazla-nazik, fazla uyumlu tavırlar genellikle dışlanmaktan ya da “gereksiz” bulunmaktan duydukları umutsuzca korkudan kaynaklanır.


5. Utangaçlığınız utangaçlık olmayabilir.


Bir kadının, hayatının bir noktasında ya da bütün hayatı boyunca çirkin ördek yavrusu mevkiinde zaman geçirip geçirmediğinin belki de en iyi ya da en güvenilir ölçütü, içten bir komplimanı sindirememesidir. Bu bir alçakgönüllülük meselesi olabilir ya da utangaçlığa verilebilir-çok fazla ciddi yaralar özensizce “utangaçlıktan başka bir şey değil” diye kayıtlardan çıkarılmıştır-, ama çoğu zaman bir komplimanın kekelemeye neden olmasının nedeni, kadının zihninde otomatik ve hoş olmayan bir diyaloğu başlatmasıdır.


6. Soğukluğunuz, soğukluk olmayabilir.


Kadınlar, dışlanmayla başka vesilelerle de karşı karşıya gelirler. Gölcüğün buzlarında donan ördek yavrusu gibi, onlar da donup kalırlar. Donup kalmak bir kişinin yapabileceği en kötü şeydir. Soğukluk, yaratıcılığa, ilişkiye ve bizzat hayata verilen ölüm öpücüğüdür. Bazı kadınlar soğuk olmak sanki bir başarıymış gibi davranırlar. Oysa bu bir başarı değildir. Bu, savunmaya yönelik bir öfke eylemidir.


7. Harekete geçmek için doğru insanlarla çevrili olmalısınız.


Eğer değer verdiğiniz bir şey yapmaya çalışıyorsanız, çalışmalarınızı kuşku duymadan destekleyen insanlarla çevrili olmanız çok önemlidir. Aynı zedelenmelere sahip olan, ama bunları iyileştirmek için gerçek bir arzu duymayan sözde arkadaşlara sahip olmak, hem bir tuzak hem de bir zehirdir.


Bu türden arkadaşlar sizi aşırı öfkeli, doğal döngülerinizin dışında, ruhsal gereksinimlerinizle uyumsuz bir şekilde davranmaya yüreklendirirler.


8. ... ve asla o sırrı tek başınıza taşımayın.


Gördüklerinizi görün. Bunu birine söyleyin. Asla geç değildir. Yüksek sesle söyleyemeyeceğinizi hissediyorsanız, yazıya dökün. İçgüdüsel olarak güvenilir olduğuna inandığınız bir kişiyi seçin. Açılmasından kaygılandığınız solucan kutusunun içeride irin toplayacağına dışarıda durması daha iyidir. Tercih ederseniz, sırlarla nasıl başa çıkılacağını bilen bir terapist arayın. Bu merhametli biri olmalıdır; doğru ya da yanlış konusunda güm güm öten kendine özgü bir davulu olmayan biri, suçluluk ile pişmanlık arasındaki farkı bilen ve yas tutma ile ruhun yeniden dirilişinin doğası konusunda bilgi sahibi olan biri.



Alıntılar:

Clarissa Pinkola Estes - Kurtlarla Koşan Kadınlar

30.000 üyeli haftalık Huzursuz Bülten'e ücretsiz abone olabilirsin:

Teşekkürler.

HUZURSUZ BEYİN

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
bottom of page