Ana fikir: İlkel mekanizmalarımız nedeniyle bize, grubumuza, toplumumuza faydası dokunduğuna inandığımız kişilerin işlediği kabahatleri görmezden gelmeye, onları savunmaya meyilli olabiliriz. Ama gerek kendimiz, gerekse yaşamak istediğimiz toplum için doğru olanı yapmamız gerekiyor.
Bize, grubumuza, toplumumuza faydası dokunduğuna inandığımız kişilerin işlediği kabahatleri görmezden gelmeye meyilli olabiliriz.
Sevdiğimiz, faydalı bulduğumuz statü sahibi bir kişiyle ilgili olumsuz bir beyan duyduğumuzda içimizde zıplayan ilk duygu “onu savun!” olabilir.
Sıradan bir kişi yapsaydı suçlayacakken, o kişiyi savunmak için dudaklarımızdan tuhaf cümleler dökülebilir:
“O bilim insanı sayesinde neler öğrendik, nedir yani bir öğrencisinin eteğini kaldırıp poposuna şaplak attıysa?”
Böyle düşünürüz, çünkü suçuna rağmen toplamda ondan daha çok faydalandığımıza inanırız. Oysa bu ilkel, çirkin, faydacı bakış açısı bile içinde tutarsızlık barındırır. Zira en ünlülerin, en prestijlilerin, en başarılıların dilediğini yaparak esnettiği ahlaki sınırlar toplamda faydadan çok zarar getirir.
Dahi diye suçlarını görmezden geldiğimiz kişilerin bu davranışları nedeniyle kaç potansiyel dahiyi sistem dışında bırakıyoruz?
2018 yılında yayımlanan Amerika’daki Akademisyen Kadınların Cinsel İstismarı Raporu’nda yer alan bazı başlıklara bir göz atalım:
- Üniversite birincisi kadın, danışmanı tarafından sürekli elle taciz edildiği için okulu bıraktı.
- Saha araştırması yapan kadın araştırmacı, yaşadığı cinsel tacizler nedeniyle araştırmayı yarıda kesti.
- Bölüm profesörü, yeni fikir ve projeleri tartışmak için sadece erkek öğrencilerini çağırdı.
- Akademisyen kadın tecavüze uğradı.
- Bilim kadını, araştırma grubundaki erkek araştırmacının tuvalete kamera koyduğunu öğrendi.
Sadece akademi için değil, her alan için düşünelim:
Ünlü yönetmenlerin tacizleri yüzünden kaç büyük potansiyel aktris yok oldu?
Ferasetli bulduğumuz siyasetçilerin tacizleri nedeniyle kaç kadın siyasetçi kendini geri çekti?
Başarılı okul müdürlerinin tacizleri nedeniyle kaç idealist kadın öğretmen kariyerini bıraktı?
Yayınevi sahiplerinin tacizleri nedeniyle kaç kadın yazar kitap basmaktan vazgeçti?
Geçen sene içerisinde duyduğum bazı savunmalar:
“O yönetmenin filmleri sinema tarihi için dönüm noktası oldu, on üç yaşındaki kıza tecavüz etti diye ondan vazgeçemeyiz.” (Roman Polanski için)
“O sporcu dönemin en iyisiydi, üstelik kızını çok severdi, otel görevlisine tecavüz etmiş olamaz. İhtiyacı yoktu.” (Kobe Bryant için)
“O şair en iyi aşk şiirlerini yazdı. Hizmetçisine tecavüz etmesi sanatçıların yaşadığı duygusal karmaşadan kaynaklanmış olabilir.” (Pablo Neruda için)
Şiddet suçlarına “faydacı bakmak” zaten ahlaki bir çürümüşlük göstergesi sayılabilir. Yine de evrimsel sebeplerden ötürü sahip olduğumuz ilkel düşünce sistemi bu şekilde çalışıyor olabilir.
Yani, sevdiğimiz, faydalı bulduğumuz statü sahibi bir kişiyle ilgili olumsuz bir beyan duyduğumuzda içimizde zıplayan ilk duygu “onu savun!” olabilir.
Ama gerek kendimiz, gerekse yaşamak istediğimiz toplum için, bundan çok daha iyisini yapmamız gerekiyor.
O ilk duyguya teslim olmamalı, adaleti sağlamalıyız.