Bosna Savaşı sırasında 27 Mayıs 1992 tarihinde bir fırının önünde ekmek kuyruğunda bekleyen Saraybosna vatandaşlarının üstlerine havan topu atılır. 22 masum erkek, kadın ve çocuk öldürülür.
Opera binası bombalandığından beri evinde oturan operanın çellisti Vedran Smailovic gürültüyü duyup dışarıya fırlar. Komşularının cansız bedenlerini her gün ekmek almaya gittiği fırının önünde görür. Çaresizce evine geri döner.
Bu deliliğe direnebilmek için elinde bir tek çellosu kalmıştır. Uzun uzun baktıktan sonra bir karar verir.
Smokinini giyer, çellosunu alır ve öldürülen yirmi iki kişi için yirmi iki gün boyunca yıkıntıların, bombaların, patlamaların ve Sırp keskin nişancıların arasında Albinoni’nin Adagio in G Minor’unu çalmaya başlar.
Evlerine sığınmış, korkudan sinmiş insanların içine umut olur. Bütün risklere rağmen insanlar sokağa çıkarlar ve onu dinlemeye başlarlar. Saraybosna'nın Çellisti Vedran Smailovic, bombalanan diğer mahallere de gider, yıkıntıların arasında ve cenazelerde çalmaya devam eder.
Yıllar sonra kendisine “yaptığınızı delilik olarak görüyor musunuz?” diye soran gazeteciyi “bombalanan sokaklarda çello çaldığım için bana deli diyorsunuz. Peki her gün şehrimi bombalayanlara deli olup olmadıklarını hiç sordunuz mu" diye yanıtlar.
Şüphesiz Vedran Smailovic'in barışçıl eylemleri savaşın vahşetini değiştirmez. 1992 yılında başlayan savaşın sonundaki Srebrenitsa Soykırımı'nda bile dünyanın gözü önünde ve Birleşmiş Milletler korumasında binlerce masum insan öldürülür.
Ancak birçoklarımız için kahramanlık, yalnızca sonucuna bakılarak değerlendirilen bir olgu değil. Saraybosna Çellisti Vedran Smailovic gibi cesur eylemlerde bulunan sanatçılar, bir yandan milyonlarca insan tarafından şükranla anılırken, bir yandan da "sanat neden yapılır?" sorusunun en görkemli yanıtı olarak yaşamaya devam edecekler.