Geçtiğimiz gün Instagram hikayelerindeki soru çıkartmasını kullanarak arkadaşlarımın bu aralar rüyalarında hangi simgeleri gördüğünü sordum. Amacım, dünyanın bulunduğu mevcut laboratuvar ortamından yararlanıp, aynı deneyimleri yaşayan insanlar olarak benzer simgeleri görüp görmediğimizi öğrenmekti. Bilinmeyen yollarda yürümek, adres sormak, evde kaybolmak, yakın ölümü, mikroptan kaçmak ve dalgalı deniz gibi “kontrolümüzü kaybettiğimize” dair simgeleri görmek konusunda birçoklarıyla benzeşiyorduk.
Bu simgeleri “toplu yemek yemek” “eskiden yaşadığımız şehirleri gezmek” ve “eski sevgiliyi görmek” gibi geçmiş zamanın hazlarını veya daha az sorumluluk yüklendiğimiz zamanlarını özlediğimize dair simgeler takip ediyordu. Şu sıralar devam eden kaotik salgın nedeniyle çektiğimiz sorunların başında kontrol kaybı gelmesi şaşırtıcı değil. Birçok şeyi kontrol ettiğimize dair hissettiğimiz kontrol ilüzyonu olmadan yaşamak çok zor. Kendimizin ve sevdiğimiz insanların aslında şansa hayatta olduklarını veya sağlıklı olduklarını fark etmek çok zor.
Bu sabah okuduğum bir makalede, North Carolina Üniversitesi'nden Profesör Bryan Robinson, bu zor zamanların üstesinden gelmek için kullanacağımız en iyi silahın kontrolümüzü geri kazanmak üzerine yapacağımız aktiviteler olduğu yazıyordu.
Bazı eylemler, asıl yapılma amaçları bu olmasa da, kontrol duygumuzu güçlendirir; örneğin evi veya odayı temizlemek, kütüphaneyi, hatta bilgisayar dosyalarını düzenlemek kendi alanımıza dair kontrol duygumuzu arttırır.
Kontrolümüzü geri kazanmak için uygulayabileceğimiz bir diğer yöntem ise diğer insanlara yardımcı olmaktır.
Kriz anlarında genellikle müşterisini dolandıran taksicilere, değeri artan ürünleri aşırı zamlı fiyatla satmaya çalışan satıcılara filan odaklanırız ancak insanların yardımseverliğine ilişkin binlerce kanıt bulunur.
İnsanlara yardım etmek, benlik sevgisi – saygısı kazanmak, dostluğun pekişmesi gibi birçok pozitif özelliğinin yanı sıra aynı zamanda insanda kontrol duygusunu da pekiştirir.
Ancak bu karanlık dönem için bence en çok ihtiyacımız olan yaratıcılık. Rakibimiz ölümken bir şeyler yaratabilmek her zaman bir güç gösterisi, kaosa karşı bir kontrol zaferi olmuştur.
Bugünlerde de bir yandan ölümle bir yandan da can sıkıntısıyla mücadele ettiğimizden olsa gerek, sosyal medya danışmanlığı yaptığımı bilen birçok arkadaşımdan “kişisel blog açmak” “hobilerle ilgili sosyal medya hesabı yönetmek” ile ilgili sorular alıyorum.
Danıştıkları konulara göre verdiğim yanıtlar değişse de hepsine verdiğim ortak tek bir tavsiye var:
Ne kadar beğenileceğinize, paylaşılacağınıza, konuşulacağınıza odaklanmayın.
Otantik olarak bir şeyler yaratmaya ve bunu sürdürecek motivasyonu bulabilmeye odaklanın.
Evet, açacağınız blog sayfaları, yazacağınız kitap, yapacağınız müzik daha çok duyulmanızı, konuşulmanızı sağlayabilir, size prestij veya statü de kazandırabilir. Hatta belki alternatif gelir kaynağı olarak veya tam zamanlı meslek olarak da düşünebilirsiniz.
Ama bugünkü fiziksel ve psikolojik sağkalım savaşından en az hasarla ayrılabilmek için üretmeye / yaratmaya zaten mecburuz.
Hayatını düzenle, insanlara yardımcı ol ve bir şeyler yarat.
Ama özellikle, yarat.
Yazan: Emre Özarslan (Huzursuz Beyin)
Alıntılar: Bryan E. Robinson - The Most Powerful Weapon Against COVID-19
Instagram: https://www.instagram.com/huzursuz.beyin/
Facebook: https://www.facebook.com/huzursuzbeyin/
Twitter: https://twitter.com/huzursuz_beyin
LinkedIn: https://www.linkedin.com/in/huzursuzbeyin/
Comments