top of page

Haftalık Psikoloji Bülteni'ne üye ol

Teşekkürler.

HUZURSUZ EMOŞ.jpg

Körü Körüne İtaat: Neden Desteklediğimiz Liderlerin Bariz Başarısızlıklarına Karşı Körüz



İnsanların, kötü, ayrıştırıcı ve yönettikleri ülkeyi nefretle zehirleyen liderleri, çöküş dönemlerindeki bütün başarısızlıklarına rağmen neden desteklediği İkinci Dünya Savaşı’ndan beri tartışma konusu. Elbette bunun birçok tarihsel, sosyolojik, ekonomik ve stratejik nedenleri olsa da, ben psikolojik nedenlerine odaklandım. Freud, Ferenczi, Canetti, Becker, Blumen gibi üstadlardan yardım alarak, dört gruba ayırdığım nedenleri olabildiğince kısa özetlemeye çalıştım: 1. Bitmeyen çocukluk 2. Ölüm korkusu 3. Günah keçisi 4. Suç ortaklığı


1. Bitmeyen çocukluk


Ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım zihnimizin derinliklerinde hâlâ çocuğuz ve ömrümüz boyunca öyle kalırız.


Özellikle güçlü bir benliğimiz yoksa, vicdanları, ebeveynlerinin sesiyle oluşturulmuş çocuklar olarak bize doğruyu gösterecek birine tâbi olmaya duyduğumuz ihtiyaç varlığını sürdürmeye devam eder; kurtarıcı - baba rolünü öğretmenlere, amirlere, doktorlara, tarihi şahsiyetlere, parti yöneticilerine, hatta spor kulübü başkanlarına bile verip dururuz.


Özellikle narsisizmin ve kibirliliğin rahatlıkla “güçlü kişilikle” karıştırılabildiği toplumlarda ortaya çıkan baba figürlü liderler, kendilerini destekleyenleri “Büyük Aile” grubuna dahil eder. Onların "babaları" olur.


Kendisini desteklemeyenlere ise “onlarrr, şunlarrr, bunlarrr” olmak kalır. Ötekileştirir, artık onlar muhalif değil, bu vatana, millete, bu Aile'ye düşman kişilerdir.


Dolayısıyla liderin bir başarısızlığı ortaya çıktığında bu "aile içi meseleye" dönüşür, babalarını, bütün hatalarına rağmen, yan komşuları dış mihraklara karşı korurlar. Yedirmezler.


2. Ölüm Korkusu


Ölüm bilgisiyle doğarız; yani bir gün öleceğimizi bilir ama bunun ne zaman olacağını bilmeyiz. Bu da ölüm kaygısını yaratır: Lanetlendiğimiz bu bilgiyi hiç bilmemek ister, derinliklerimize iteriz.


Ölüm korkusu ve hayatın getirdiği zorluklarla çaresiz hisseden bireyler, Büyük Aile'ye katıldıklarında hem kendilerini daha büyük ve güçlü, hem de özdeşleştikleri kahraman liderin yeteneklerine sahip hissederler.


Bu sebeple liderin başarısızlığı ortaya çıktığında, bunu kabullenmek, kendi başarısızlıklarını ve çaresizliklerini kabullenmek anlamına gelir. Böyle bir felakete yol açan gerçektense, her zaman gerçek olmayan illüzyonlara öncelik tanırlar. Korkuları ne kadar büyükse, inandıkları illüzyonlar da o kadar büyük / saçma olur.


Ceplerinde para yokken kendilerini liderleri kadar zengin, hayatlarının her köşesinde yenildikleri halde kendilerini liderleri kadar yenilmez hissederler.


3. Günah keçisi


İnsanlar, kötücül eylemlerinde liderlerini bir mazaret olarak kullanabilirler.


Freud, Totem ve Tabu eserinde “tek bir birey için illegal olan eylemler, eğer sorumluluğu bütün grup paylaşırsa meşrulaşır” der. Redl ise “eğer insan riske giren kahramanı taklit ederek suçluluk duymadan cinayet işlerse, o artık cinayet değil kutsal saldırıdır." yorumunda bulunur.


Lider, ilk taşı atandır.


Lideri hırsızlık yapan birisi, artık daha rahat hırsızlık yapabilir; bir gün ak dediğine ertesi gün kara; bir gün dostum dediğine ertesi gün düşmanım diyebilir. İçsel ahlaki kodu ve vicdani melekeleri parçalandığı için ortada "ben ne yapıyorum" diye soran bir benlik kalmaz. Artık birey değil, izleyicidir.


Canetti “insanlar liderin büyüsüne ne kadar kapılırsa ve işledikleri suçlar ne kadar büyürse, o kadar bu davranışların kendilerine ait olmadıklarını hissederler." der.


Suçun sorumluluğu onda değil, liderdedir.


4. Suç Ortaklığı


Liderleriyle özdeşleşerek kendi değer yargılarına ihanet eden ve kendi "Büyük Ailesi'nin" çıkarları için diğer insanların haklarını gasp eden veya görmezden gelen kişiler, derinlerinde suçluluk duyabilirler.


Ancak, "ötekilerle" arası çok açıldığından, ironik olarak bu durum onları liderin iktidarına çok daha fazla yöneltir, liderin elinde daha bir gönüllü oyuncağa dönüşürler.


Genellikle en çok suç işleyen kişi, en çok dalkavukluk yapan olur.


Liderler de bunu çok iyi kullanırlar; “Bu işte beraberiz.” “Biz yıkılırsak her şey yıkılır.” “Onlar başa gelirse sizden intikam alırlar.” sözlerini sık sık yinelerler. Eskiden dostları, akrabaları, komşuları olan kişilerle aralarına bir duvar örmüşlerdir artık. Naziler boşuna buna "Blutkitt" (Kan Çimentosu) adını vermemişlerdir.


Ve artık liderin ne yaptığı önemli değildir; aynı anda hem kurtarıcı baba, hem ölümsüzlük sağlayan, hem günah keçisi, hem de suç ortağı olan liderin yenilmesi, kendisinin de yenilmesi anlamına gelir. Her şeye rağmen