Dünyanın en iyi on dördüncü şarkısının sözlerini on dakikada yazan ve yaşayan en büyük şairlerden biri sayılan Bob Dylan’a yaratıcı süreci sorulduğunda, ortamın öneminden bahseder.
“Bana göre en iyi yazdığım şarkılar, en hızlı yazdıklarımdır. Birden bire oluşurlar; bu nedenle yazdığım yer önemlidir. Çünkü çevre, içimden çıkmak isteyen şeylerin çıkmasına müsaade eden bir yer olmalıdır. Kendimizi sürekli kontrol ettiğimiz ve birçok düşüncemizi bastırmak zorunda kaldığımız ortamların aksine, zihnimizin iç işleyişinden edindiğimiz yanıtları kabul edebileceğimiz bir ortam, yaratıcı süreç için önemli öğedir."
Evren, örüntülerle dolu. Ve baktığımız, gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, hissettiğimiz her şeyde evrenin işleyişiyle ilgili binlerce bilgi topluyoruz. Pek azını bilinçli şekilde süzüp, irdelerken, bu bilgilerin çoğu bilinçaltımızda işlenmeye ve kendince yanıtlara dönüşmeye devam ediyor.
Zihnin bilinçli olmayan parçaları, farkındalık seviyemizin dışında o kadar çok hesaplama yapıyor ki, eğer deneyimlerimiz hakkında bilinçatımıza bir cevap hakkı tanımazsak, kendimiz ve evren hakkında içgörü kazanma fırsatını da azaltmış oluyoruz.
Bob Dylan'a göre şairleri şair yapan öz, onların dünyayı dinleyebilme yetisinde:
"Şair yeteneğim benim içimde. Ama onun dışarı çıkması için kendimi bu işe adıyorum. Ve bu büyük bir adama... Şairler araba kullanmazlar. Şairler çöpleri toplamazlar. Şairler telefonda bile konuşmazlar. Gerçi zaten konuşacak da birilerini pek bulamazlar. Şairler sürekli dünyayı dinlerler ve her zaman neden şair olduklarını bilirler."
Ama dinlemek yetmiyor. Bob Dylan'ının dediği gibi, "şairliğin dışarı çıkarılması" gerekiyor.
Bazen bir problem üzerine uzun uzun düşünürüz, bir yanıt bulamayız ve düşünmeyi bırakırız. Aradan biraz zaman geçer ve problemi hiç düşünmediğimiz bir anda yanıt zihnimizde beliriverir.
"A ha!" anı veya "Eureka!" anı denilen bu durum oldukça ilginç bir deneyimdir. Sanki dışarıdan içimize ışınlanmıştır yanıt. Halbuki burada olan şey aslında bilinçaltımızın, biz farkında olmaksızın çalışmaya devam etmesi ve parçaları birleştirip önümüze bütünü koymasıdır.
Bu, gelen yanıtın doğru olduğu anlamına gelmez, ama bu yanıt bize bir tamamlanmışlık duygusu verir.
Şiirler gibi içgörü gerektiren yanıtlara salt rasyonellikle ulaşamayız. Bob Dylan bunun "kalpten" gelmesi gerektiğine inanır.
"Dünya daha fazla şarkıya filan ihtiyaç duymuyor. Bugün herkes yazmayı bıraksa, insanlık hiçbir acı çekmez. Kimse de umursamaz. Çocukların, kadınların, erkeklerin, bütün insanların hayatları boyu dinleyebilecekleri yüz binlerce şarkı zaten var."
"Ama direkt kalbinizden gelen bir şeyler söyleyeceksiniz, o zaman bu başka. "
"Yoksa konu söylenecek bir şeyler karalamaksa, herhangi bir budala da bunu becerebilir."
Yazıyı, Dylan'ın iki kıtasını on dakikada yazdığı, Rolling Stone dergisine göre gelmiş geçmiş en iyi on dördüncü şarkı sayılan "Blowing in the Wind" in Can Yücel çevirisiyle bitireyim. (Bu arada bütün soruların cevabı: 42)
Daha kaç köyden sürülsün insan,
adam oluncaya dek?
daha kaç derya dolaşsın martı
bulsam diye bir tünek?
daha kaç toptan atılsın gülle
harp toptan kalkıncaya dek?
cevabı, dostum, rüzgarda bunun
cevabı esen rüzgarda.
daha kaç yıl kök salsın ağaç
bahar açıncaya dek?
daha kaç yıl kök söksün bu halk
yerin bulsun diye hak?
daha kaç aydın ışığı görüp
görmezlikten gelecek?
cevabı, dostum, rüzgârda bunun
cevabı esen rüzgârda.
daha kaç can canından geçecek
cana yetinceye dek?
daha kaç el boş açılsın göğe
göğermedikçe yürek?
daha kaç teller kopsun sazlardan
bu ses duyuluncaya dek?
cevabı, dostum, rüzgârda bunun
cevabı esen rüzgârda.
Bu yazıyı, H.K.'ya ithaf ediyorum. Nedeni de esen rüzgarda dostum, nedeni esen rüzgarda.
Alıntılar:
Paul Zollo - Songwriters On Songwriting
Scot Barry Kaufman - Enhance Creativity by Utilizing Both Your Conscious and Unconscious Mind
Can Yücel - Her Boydan
Comments